KENDİNİ BİL
“Cennet krallığı içinizdedir ve kendini bilen onu bulacaktır.”
Delfteki antik Pagan mabedi üstünde “Kendini bil” sözcükleri yazılıydı. Bu öğüt hem pagan hem Yahudi hem de Hıristiyan gnostikler tarafından gnostizmin temel meydan okuması olarak görülüyordu. Platon’a göre Sokrates’i “Hakiki bilgi” anlayışına yönelten “Gnothi Seanton” şeklindeki Delfi öğütüydü (Platon Apology). Platon’a göre bu Delfi atasözü insandaki Tanrısal ruhun bilgisi “Nous” anlamına gelmekteydi.
Gnostikler için kendinin bilgisi Gnosis’in kendisiyle aynı anlamdaydı. Kendini bilmeyen kişi, hiçbir şey bilmiyordur ama kendini bilen kişi tüm şeylerin Gnosis’ini zaten elde etmiş demektir (Philip Gospeli).
Philo, Musa’nın sözlerinde Delfi öğütünün yahudi bir benzerini bulmaya çalışmıştır ama bulabildiği en iyi şey çıkışta “Kendinize dikkat ediniz” dir.
“Gnosis” ya da “Bilgi” insanın kendisinin bilgisidir. Gnostiklerin ruhsal arayışları sürekli olarak karşımıza çıkan “Ben kimim?” sorusunu cevaplamaktı.
BEDEN – NEFS – RUH
Kendimizi bilmek ne anlama gelmektedir? Gerçekten kimiz? Gnostikler insanın 3 özelliğe sahip olduğunu düşünmüşlerdir. Beden-Nefs-Ruh. Nefs ve Ruh sözcüklerini ne anlama geldiğini kolayca bildiğimizi sanırız ama biliyormuyuz? Bir “nefs” tam olarak nedir? Onun ruhtan ne farkı vardır? Bir gün bu kavramlar neredeyse anlamsız olacak kadar belirsizdir. Gnostikler için bunların açık ve kesin anlamları vardır.
Gnostikler kendi öğretilerini açıklamak için çember imgesini kullanıyorlardı.
Çemberin çevresi antik çağdaki insanların “Physis –fiziksel” sözcüğü bu sözcükten gelir. “Fiziksel bedeni” temsil eder. Bu bizim dış benliğimizdir. “Yarıçap” bizim psişemizi temsil eder. Bu geleneksel olarak “Nefs” olarak tercüme edilir. Ancak psikolojinin doğuşuyla antik psişe anlam değiştirmiştir. Dış bedenle ilişkili olarak psişeyi “İç benliğimiz” olarak deneyimleriz. Gnostikler için bu kimliğimizin bedenen daha derin bir düzeyidir.
Merkezde, Gnostiklerin “Pneuma” ya da “Nous” olarak adlandırdıkları asıl kimliğimiz bulunur. “Pneuma” genellikle “Ruh” olarak tercüme edilir ama bugün bu sözcük neredeyse anlamsız hale gelmiştir.
“Nous” geleneksel olarak “Zeka” olarak tercüme edilir ama şimdi zeka sözcüğünü rasyonel düşünce ile ilişkilendirdiğimiz için bu yanıltıcıdır. Oysa “Nous” tüm deneyimlerin tanığıdır.
Plotinos, “Nous” u “Bilen bir ilke” olarak tanımlar. İçimizdeki bilen şeydir. O her deneyimin öznesidir ve her birimiz ona ben deriz. O her insandaki var olma duygusudur. O, bizim kim olduğumuzdur. Hem “Pneuma” hem de “Nous” tan daha uygun modern tercümesi “Bilinç” tir (Plotinos Enneadler).
İnsanın üçlü doğası Platonizmin temel bir ilkesiydi. Bu doktrine göre, her bireyde daha belirgin olan yöne göre üç sınıfa ayrılmıştı (Platon Cumhuriyet ve Timaeus). Bu doktrinin Pythagorasçı kaynaktan alındığı Burkert tarafından doğrulanmıştır.
KİMLİĞİMİZİN DÜZEYLERİNİ TANIMAK
Eğer her gün içinde bulunduğumuz üç durumu incelersek, kimliğimizin üç düzeyini açıkça ayırt edebiliriz.
1- Uyanma
2- Rüya görme
3- Derin uyku
1- Uyanma
durumunda “Bilinç” farkındalığını merkezden çemberin çevresine doğru genişleterek “Psişe” ve “Beden” i deneyimler.
2- Rüya görme
durumunda bedenden ayrılır ve “Psişe” ya da “Ruh”a geri çekiliriz.
3- Derin uyku
durumunda Nous-Pneuma yani “Ruh” ya da “Bilinç” olarak tamamen özümüze çekiliriz. Bu “Saf bilinç” olma durumunda hiçbir şey deneyimlemediğimiz için bilinçsizdir. Bu hali sonradan “Bilinç boşluğu” olarak mutlu bir boşluk olarak hatırlarız.
Farkındalık Durumları
Kimlik Düzeyleri
-Derin uyku – Bilinç
– Rüya görme – Bilinç Psişe
– Uyanma – Bilinç – Psişe Beden
Kendimiz hakkındaki “Sağ duyu” görüşü, Uyanık – Rüya görme – Derin uykuda olan bedenler olduğumuzdur. Bizler bazen bilinçli olan fiziksel bir beden değiliz. Bazen bir bedenin bilincinde olan Bilinç’iz.
Bilimsel materyalizm tarafından ifade edilen insanın kimliğinin modern kavramı, bizim henüz anlayamadığımız içsel bir yaşama sahip olan ve bu yüzden bilinçli olan karmaşık bir fiziksel organizma olduğumuzdur. Bu açıdan bakıldığında gnostik öğretiler anlaşılması güç karışık ruhsal öğretiler gibi gelir ama gnostiklere göre, bu maddenin fantastik ve akıl almaz olan bilinçli deneyimin sebebi olabileceği düşüncesidir.
Thomas incilinde İsa şöyle iddia eder; “Eğer benden bilinç dolayısıyla varlığa geldiyse bu bir mucizedir ama eğer bilinç bedenden dolayı varlığa geldiyse bu mucizelerin mucizesidir.”
“Psişe’nin bedenden önce gelmesi, Platonizmin bir aksiyonudur. Oysa Tanrı psişeyi yönetici ve sahibe olması için ve bedenin ona tabi olması için köken ve üstünlük bakımından bedenden önce yaratılmıştır.”
Platon, Timaeus’da “Yaratıcı ruhu kendi istencine göre tasarladığı zaman onun içinde bedensel evreni yaratmış ve bu ikisini bir araya getirerek onları merkezden merkeze birleştirmiştir. Merkezden cennetin çemberinin çevresine kadar her yeri doldurmuş olan ruh aynı zamanda cennetin dışını da kaplamaktadır. Kendisi kendi içine dönerek asla sona ermeyen ve tüm zamanlar boyunca süren rasyonel yaşamı Tanrısal bir başlangıcını başlatmıştır
Ruh: Cennetin bedeni görünürdür. Ama ruh görünmezdir. Us ve Uyuma sahiptir. Zihinsel ve sonsuz doğanın en iyisi tarafından meydana getirilip yaratılmış olan şeylerin en iyisidir. (Platon burada, her ayrı ruhun aynı tarzda yaratıldıktan sonra dünya ruhunun ya da evrensel psişenin yaratılışını anlatmaktadır.
Bilim bedenle başlayıp bilinçle sona ererek dışarıdan içeriye doğru hareket eder. Bilim bizim fiziksel bedenden olduğumuzu öğretir. Gnostikler ise kendimiz için ne isek o “Bilinç” olduğumuzu öğretir. Antik çağ insanları bunları birbirine karşıt olarak değil, birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyorlardı. Bilim görünüşlerle ilgilenir. Gnostikler ise ne olduğumuzla ilgilenir. Gnostikler bizi temel olan şeylere geri götürür ve insanlık halinin karmaşıklığını bu basit başlangıçlarla açıklar.
Turgut ÖZGÜNEY 02.02.2013
adres: turgutozguney@yahoo.com.tr,