Ali Yılmaz
Var İdi
1970 li yıllarda Mafya” olarak tanındı. Dündar Kılıç ile kanka idi. Yeraltında kim varsa, karşısında hazırolda idi.
İnşaatçı idi. Onun gibi sağlam inşaat yapan olmadı. Bir keresinde bir yer için izin ve imza gerekiyormuş. Sorumlu vermemiş. Rüşvet verse söz olacak. Evine gitmiş, müzik setini satın almıştı.
Bir gün İbrahim Cevahir, Yılmaz’ı gazetemize getirdi ve “Trabzonspor başkanı bu olacak” dedi.
İlk başkan Ali Osman Ulusoy’dan (2 Ağustos 1967) sonra gelen Rıfat Dedeoğlu, Osman Ulusoy, Rıfat Dedeoğlu, Suat Oyman,Salih Erdem, Şamil Ekinci, Celal Ataman, Mustafa Günaydın ve Mehmet Ali Yılmaz…
Birlikte 30 yılımız geçti. Özeller yazılmayacak tabii.5 çocuğu vardı. 3 kız, iki erkek. Sorulduğunda “2” derdi Tüm Karadenizliler gibi kızları saymazdı. Ama onları çok severdi. Oğullarından Turkay hırçın, Soner sakin idi. Kızlar babalarından zok korkardı.
Turkay bayağı çapkındı. Birgün bana “Bu kime benzemiş” diye sordu. Cevabım “Armut dibine düşer. Kime benzemiş acaba” oldu. Güldü.
Bir gün, Turkay’ı Muğla’dan Zigana Tatil Köyü’ne getirtmişti.
Başkan olduğunda ilk röpörtajı yapan bendim. Avcı kıyafeti giydirmiştim, Bir Fenerbahçe maçı öncesi idi. Trabzon’a ilk gittiğimde Boztepe’ye çıkardı bizi. İlk görüntümüz Boztepe’den.
Sonra yıllan yılları kovaladı. 2 kez vergi rekortmeni oldu. Çalıştığım gazete Güneş zor durumda idi. Süleyman Seba, Ali Uras, Ali Şen ve Mehmet Ali Yılmaz’ı o zaman Taksim’de olan Tenis Eskrim Dağcılık (TED) Kulübü’nde röpörtaja çağırdım. Erken gelen Yılmaz’a “Başkanım Güneş’i satın al” dedim. İkinci gelen Ali Şen oldu ve ona “Başkanım Mehmet Ali beye şu Güneş gazetesini almasını söyler misin” dedim.
Ali Şen, Yılmaz’a “Güneş’i al. Her kapıyı açar” dedi. O gün öyle geçti. Spor basınında benim yaptığım ilginç röpörtajları kimse yapamadı.
Günler sonra Mehmet Ali Yılmaz beni Kadıköy Altıyol’daki Tek-Art ofisine çağırdı. Yeğeni Bayram, şampanya renkli Mersedes ile Fatih’ten beni Altıyol’a götürdü.Başkan bana “Gazetecilik nedir” diye sorunca, anladım Güneş’i alacak. Güneş Gazetesi’ni Mehmet Ali Yılmaz Güneri Cıvaoğlu, Ahmet Kozanoğlu ve Ömer Çavuşoğlu üçlüsünden aldı.
İlk gün yeğeninin kullandığı Mersedes ile gazeteye gelirken beni de aldı. Osman Albay (soyadını unuttum) önde, Masum Türker ile benim aramda Mehmet Ali Yılmaz vardı. Bab-ı Ali Yokuşu’ndan ters yola girince polis çeviirdi. “Ehliyet, ruhsat” derken, Yılmaz’ı gördü ve bıraktı.
Güneş’in alınmasına sahip çıkanlar oldu. Ancak Yılmaz, Swiss Oteli’nde yaptığı basın toplantısında “Bana Güneş’i aldıran Cengiz’dir. Zarar ettim ama” dedi. Kardeşi Necmettin Yılmaz ertesi gün “1.5 milyon dolara Asil Nadir’e sattı. Kar etti” dedi.
Bu arada Cağaloğlu’nda 9 yerde dağılı olan Güneş Gazetesi’ni Beyazıt’taki yerine taşıdı. Gazete iki sokağa bakıyordu.Bizim spor servisi arka sokakta, hemen bir üst katta idi. Her gün gelişinde spor servisine uğrar, önce benim hatırımı sorardı. Kıskandılar. Ve beni kovdurdular. Ev için para aldığımdan tazminatım sıfırlandı.
Sabah’ta başladım. 2 ay sonra Şevket Yılmaz arabasıyla gelip “Ağbi çağrıyor” diye geri götürdü. Makamda yatıyordu “Hastalandım Cencuz” dedi. Kızı da yanında idi. Bana “Ne istersin “ dedi. “Faik Gürses’i geçmesin” dedim. Oysa basında giden, dönerken iki misli oluyordu maaşı. Faik üzülmesin idi. Çok iyi yerlerde çalışan Faik’ten hiç destek de gelmedi bana. Kimseye yalakalık yapmadığım için açıkta kaldım.
Spor servisinde çok yüksek telefon parası geliyordu. Meğer Turgay Şeren, gizlice müdürün odasından Güney Amerika’daki eskiden kalan sevgilisi ile konuşuyormuş. Geç uyandılar ama dışarı hattı kesildi.
Güneş’te her Cuma özel telefon hattı kuruyor, bir ünlüye okuyucu sorular soruyordu. Cuma günü Özkan Sümer vardı. Gazetede yayınlandı ertesi gün. Salı günü biri aradı “Özkan hoca ile görüşmek istiyorum” dedi. Kendisine “O Cuma günü idi” dedik. Bizi güldürdü:”Ben gazeteyi bugün otudum.”
Trabzonspor için yabancı topçu bakılıyordu. Başkan, iki eski futbolcuyu Avrupa’ya yollamak istedi. İG ve GŞ’nin yanına beni de ekledi. Ona “Benim ne işim var” dedim. Gülerek “İkisi stad yerine meyhaneye gider. Göz-kulak ol onlara” dedi.
Bu arada Şansal Büyüka ile Nezih Alkış paslaşması devam etti. Sporu birlikte yönetiyorlardı.
Karadeniz Gazetesi’ni de satın aldı. Bir ara bana “Geç oraya müdür ol” dedi. ben İstanbul aşığı olduğumu söyledim ve kabul etmedim.
Ev sahibim çıkarmaya çalıştı. O ara Şensal Büyüka ve 38 kişi Güneş’i terk etti. İnönü Stadı’nda Beşiktaş-Trabzonspor maçı devre arasında protokol salonundayız. Meclis Başkanı Necmettin Karaduman, Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, Spor Toto Müdürü Erdenay Oflaz, kardeşi Necmettin Yılmaz oturuyorlardı. Başkan bana “Sporun başına geç. Müdür sensin” dedi. Kabul etmedim. Etrafındakilere “Bu ilginç bir tip. Orası için araya adam sokuyorlar. Bu kabul etmiyor” dedi. Ben başkana “Evden çıkarıyorlar, personel borcu verirseniz iyi olur” dedim. Ertesi gün gazeteye odasına çağırdı.
Şundan kabul etmedim. Şansal Büyüka’ya güvenilmezdi. Birkaç ay sonra geri döner, ben açıkta kalırdım. Öyle de oldu. Döndüler. Ben yine yerimde idim.
10 milyon istedim, 15 teklif etti. 10 milyon aldım. Kovulunca o para kesildi. Bazı kesimlerde “Başkan Cengiz’e ev aldı” diye yalan çıktı.
Bir de milli takım oyuncularına Rolex saat hediye etti gazetede. Bir saat arttı. Onu da bana verdi. Ancak, Ergun Öztuna sonradan katıldı. Saat gitti.
Çok olaylar var. Hepsini yazamam tabii.
Ancak aklımda kalanları yazayım.
Şu özel ama, Sibel Bilgiç’i çok sevdi. Sibel de onu. Ayrılışları hüzünlü oldu. Sibel’den sonra Gözde geldi eve.
Gümüşsuyu’nda Numan Okumuş’un yerini aldı. Hayırlı olsuna gittim, Soner bana büyük odayı göstererek “Cengiz ağbi senin makamın” dedi. Sonra kimler girdi araya başkanla sormayın. Benim öyle makamda falan hiç gözüm olmadı. Düşünsenize gazete satın aldırdım, 800 aileye yeniden ekmek yedirdim. Bir teki bile teşekkür etmedi. Cebime tek kuruş girmedi. Borç aldım, onu da kesti idiler.
Özel uçakla :Bursa’da maça gittik. Dönüşte havaalanına geldik, bir kişi fazlamız var. Kaptan “Uçamayız” dedi. Herkes bana baktı. Yılmaz “Cencuz de binecek” dedi. Sonradan gelen fazlalık kişi, yıllar sonra tacizden hapsi girdi.
İstanbul’a indiğimizde Tek-Art’tan “Hırsız girdi” diye telefon geldi. Oraya gittik, hırsız not bırakmış “Başkanım kusura bakma. Senin yerini soyamadım” diye.
En uzun başkanlık yaptı Trabzonspor’da. Bir yönetimine Ahmet Ağaoğlu’nu almak istedi. Ağaoğlu bana “Parayı ben vereceğim. Düdüğü o çalacak”dedi. Başkana da “Babam istemiyor”dedi.
Ahmet Ağaoğlu sonra başkan oldu.
Özkan Sümer ile Ahmet Suat Özyazıcı’nın sonradan kulüpte maaşlı çalışmalarını kabullenememişti.
Birgün ona “Başkanım, bazen yanlış şeyler söylüyorsun. Etrafındakiler yanlışı bile bile seni pohpohluyorlar” dedim. Cevabı “Biliyorum. Hoşuma gidiyor” oldu.
Başkan’a Trabzon’da voleybol turnuvası yapalım dedim. Yaptırdı. 1985’te Trabzon’da, 1986’da Samsun’da görkemli iki “Karadeniz Güneş Voleybol Turnuvası” yapıldı. Ahmet Suat Özyazıcı ile Trabzonspor voleybol maçlarını kaçırmadı. Samsun’da da Hasbi Menteşoğlu ağırladı kafileyi. Tanju Çolak isimsiz idi. Eczacıbaşılı Hülya çiçek verdi, yanağından öptü. Tanju kıpkırmızı olmuştu. Ondan sonra şansı açıldı tabii.
Başkan her cuma gecesi evinde fasıl yaptırırdı. Çok geç yatar, geç kalkardı. Bir gece yarısı E. E., bir başka gece yarısı da M. E eve geldi. M,E, beni tanığını söyleyince başkan “Hop hop” dedi.
Evde bir olay. Ünlü bir sanatcı ile eşi daimi konukları idi. Sanatçının eşi müzik setini beğenmiş istemişti. Alamayınca da sete bakarken düğmesini kasıtlı kırmış. Sonra da “Ben yaptırırım” deyip seti alıp gitmiş. O gidiş. Arkasında iyi sallamıştı Başkan.
Şamdan’da idik. Küçük Serçe Sezen Aksu geldi. Yılmaz’a beni göstererek “Kim bu yakışıklı” dedi. Yılmaz “Uzak dur, yakında evleniyor” dedi.
Milletvekilliği iyi ve renkli geçti. Ankara Oteli’nde uyurken Başbakan Tansu Çiller lobiye gelip onu çağırtmış. Başkan “Gelemem, o buraya gelsin” demiş.
Siyasete girerken bir kitapçık yaptı. Ben yapmıştım. Ankara’da kapısı açıktı. Federasyonlara özerklik veren ilk siyasetçi oldu.
Bir gün “Başkanım trafikçi rüşvet yedi. Önleyemiyor musunuz” dedim. Bana cevap verdi:”1 saatte önlenir. Ama maaş 1500, zor geçiniyor. Ekstra 1500 geliyor. Anca rahat ediyor. Rüşveti sona erdirsek, isyan çıkar.”
Bir gün Etiler’deki evine gittim. Korumalar kapıda yoktu, aşağı indim. Baktım ağlıyor. Şaşırdım. Koskoca Mehmet Ali Yılmaz ağlıyordu. Beni görünce gözlerini sildi ve “Toz geldi” dedi. Ekrana baktım “Selvi Boylum, Al Yazmalım” vardı.
Trabzonspor kötü gidiyordu. Kongre vardı. Rakip Özkan Sümer. Başkanlığı zamanında Özkan Sümer’i tam yetkili ve 5 bin lira maaşla koordinatör yapmıştı. Kıbrıs’ta idim telefonla “Aday olacak mısın başkanım” diye sordum. Bana cevabı “Yanımda çalışan biri ile yarışmam” dedi.
Koordinatörlük zamanında elini oynatmayan Özkan Sümer, başkanlığında Brezilya’dan Aurello’yu bulup getirdi.
Buna kızmıştı.
Taksim’de Etap Marmara’da Başkan, Sakıp sabancı ve ben asansörle en üst kata çıkıyoruz. Yılmaz, Sabancı’ya beni göstererek “Bu Osman Ağa’nın soyundan. Ama safın teki. Cebine milyon koy almaz” dedi. Sabancı güldü.
Nikah şahidim idi. Gülay Güneş ile evleniyorum. Gündüz bir telefon. Antalya’dan arayan Sibel Güneş “Cengiz bey, hava muhalefeti nedeni ile uçaklar kalkmıyor. Gelemeyeceğiz” dedi. Moralim bozuldu. Nikaha başkanla arası bozuk olan Şenol Güneş de davetli idi. Bir telefon daha Sibel Güneş’ten “Şaka yaptım. İstanbul’a geldik” dedi. Mehmet Ali Yılmaz ile Şenol Güneş’i barıştırdı nikahımız.
Gazetenin satılacağı konuşulmaya başladı. Başkana “Başkanım gazeteyi satıyor muşsunuz. Hürriyet’ten istiyorlar. Oraya gideyim” dedim. Bana “Hayır., yok öyle bir şey” dedi. Ben “Tazminatım var, yanmasın” dedim. Noktayı koydu:”Tazminatın bende.”
Gazete iki gün sonra satıldı.
Başkan Sadri Şener’e de, Şenol Güneş’e de “Gazeteye geldiğinizde beni Serhat Albayrak’ın yanına çağırın.Çünkü aşağıda bana komplo hazırlıyorlar. Desteğiniz olsun” dedim. Yapmadılar. Ve Fotomaç’tan ATATÜRKÇÜLÜK nedeni ile kovuldum.
Ve kötü son.
21 Ekim’de Etiler’deki evde doğum günü vardı başkanın.
Orhan Gencebay ve eşi, Ebru Gündeş ve eşi, ben ve Gülay Güneş. Yılmaz’ın hanım arkadaşı da orada idi. Adını uruttum. Bir de çiflik sahibi karı-koca vardı.Ebru Gündeş, Orhan Gencebay’a “Orhan ağbi, millet şakır şakır para kazanıyor. Biz neden TRT’de program yapmıyoruz” dediğinde başımdan ayağı kaynar sular döküldü. Onca zenginliğe rağmen. Yanındaki de Reza Zarrap.
Neyse ertesi gün gazeteye gittim.Bilgisayarda gecenin görüntülerine bakıyordum. Sabah magazinden Sinan Edincik “Ağbi bunlar ne. Aman ver, kullanalım” dedi. Ona “Özel” dedim ve ekledim “Mehmet Ali Beye sormadan olmaz.” Bana “Benim aram çok iyi. Ben izin alırım” dedi. Ancak, aramış Başkan gündüzleri çok geç kalktığı için konuşamamış ve haberi gazeteye koymuş.
Ertesi gün yarım sayfa “Orhan ağbili doğum günü” diye Günay’dın’da manşet çıktı. Bir sonraki gün telefonda Mehmet Ali Bey arıyordu. Bana “Milliyet’i gördün mü. Bak beni ara” diye sordu. Baktım, Ebru Gündeş “Mehmet Ali Beye yakıştıramadım. Ayıp etti. Eve özel gazeteci getirmiş” diye yazı var. Fenerbahçeli Uche ile anılmaya başlayan Ebru Gündeş’e öfkelendim. Bile bile telefonu açtım fırçayı yedim ve üzülerek kapadım. O kapanış. Bir daha da görüşümedik.
Milliyet’in magazin müdüresini aradım. Bana “Tekzip yollayın koyalım” dedi. Yolladım koymadı. Ve birkaç ay sonra kovuldu.
Trabzonspor yönetiminden tanıdığım Ekrem İmamoğlu beni nerede görse saygısını gösterir. Birgün sekreteri Mehmet Ali Bey’in telefonunu istedi. Soner’e ulaştım. Bin inşaat işi içinmiş. Sonra Başkan bana küsünce, Soner de küstü galiba. Telefonlarıma çıkmadı. Benim sayemde ekmek yiyen sekreter ise beni bağlamadı. Neyse..
Ve Başkan Mehmet Ali Yılmaz, hakkın rahmetine kavuştu.
30 yıl ağbi-kardeş güzelliği ile bir yaşamı paylaştık. Sonu kötü oldu. Ömrüm boyunca bana küsmesine neden olan Ebru Gündeş’e kızgınlığım olacak. Çok aradım ama bir türlü karşıma çıkmadı.
Eminim, gidip elini öpsem “Başkanım” dese idim, bana “Gel Cencuzcuğum” derdi. Hatasız kul olmaz. İnadım, sevgi ve saygımın önüne geçti.
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.
Cenazesine gitmedim. Çünkü bir yığın sahtekar orada idi. Dayanamaz parlardım. Hır çıkardı.
Çok özelleri yazmadım.
Aslında kitap bilea yazılırdı.
Kitap için “Modern dilencilik” denilir.
300 bin bireyli voleybola harika bir kitap yapmıştım. 1000 adet basıldı, 100 adedi elimde kaldı.
Bence bu kadarı yeter.
Ağaoğlu cenazesinde şöyle konuşmuş:
Ülke sporumuz için önemli bir değeri kaybettik
Eski Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Mehmet Ali Yılmaz’ın Türk sporu için çok önemli biri olduğunu dile getirdi.
AA muhabirine açıklamada bulunan Ağaoğlu, “Türk futbolu ve Trabzonspor için ülke sporumuz için önemli bir değeri kaybettik. Onursal başkanımız, Türk sporuna çok önemli hizmetlerde bulunan bir insandı.” dedi.
Yılmaz’ın Spor Bakanlığı sırasında Türkiye Futbol Federasyonunu özerkleştirdiğini aktaran Ağaoğlu, “1990’lı yılların başında devletin her şeyi elinde tuttuğu, her şeye hakim olduğu bir süreçte Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak kendine bağlı olan Türkiye Futbol Federasyonunu özerkleştiren insandır. Bu, Türk futbolunda devrim niteliğinde bir yenilikti. Bunu herkes cesaret edemezdi. Ayrıca aynı sürede bugün ‘havuz sistemi’ olarak adlandırdığımız yayın gelirlerinin dağıtımını belirledi.” diye konuştu.
Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor’un mevcut tesislerine Mehmet Ali Yılmaz adının verildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti.
“1980’li yılların başında milli takımımızın antrenman yapacak sahasının bile olmadığı dönemde Türkiye’nin ilk modern spor tesislerini Trabzonspor’a kazandıran insandır. Bir anlamda da Türk futbolu ve sporunda tesisleşmenin temelini attı. Mehmet Ali Yılmaz Tesisleri, Trabzonspor’un simgesi haline gelmiştir. Yaklaşık 40 yıllık bir tesis olmasına rağmen dünyada bugün bile güncelliğini koruyan, bugünün ihtiyaçlarına cevap veren ikinci bir tesise ben rastlamadım. Sportif başarılarının ötesinde bu üç önemli hizmeti kendisini çok farklı kılıyor. Çok başka bir yere koyuyor. Erken yaşta kaybettik. Acımız büyük. Allah rahmet eylesin.”
NOT; Bir destekçi bulursam “İşte Hayat” diye bir kitap yapacağım. Bakın bakalım Türkiye’de neler oluyormuş, görün.