Babam!…
Levent DONDURAN
Beni hiç öpmedi babam…
Hiç yanağımı okşamadı…
Başımı sevmedi hiç…
Babam beni her özlediğinde kokladı… İçine bir dünyayı çeker gibi, kokumu çekti…
Hiç anlamadım bu kendine özgü sevgi biçimini…
Babam bana sövmedi hiç…
Hiç dövmedi…
Azarlamadı…
Bağırmadı bana…
Ama bir bakışı vardı ki, ayağım yerden kesilirdi korkudan…
Neden korktuğumu çözemedim hiç…
* * *
Ben, bu pazar, baba ocağında uyanacağım…
Biliyorum… Kapıdan girdiğimdeki o koku, başka hiçbir evin kokusuna benzemeyecek…
Ben, önce salona bakacağım… Sonra onun yatak odasına… Ardından oturma odasındaki
koltuğuna ilişecek gözüm… Ve yemek masasındaki “başköşesine”…
Her sabah traş olurken baktığı aynaya bakacağım sonra…
Bir babalar gününde daha, babamı boşuna arayacak gözlerim…
* * *
Bundan tam 33 yıl önce yıkıldı o direk…
Tam kafamın ortasına… Beynime…
Yığılmıştım acıyla…
Kanayan ise, sadece yüreğimdi…
Sardığımı, sarmaladığımı hatırlıyorum babamı sonra… Kabus gibi…
Sonra, onu o derinliğe indirip, vedalaştığım anı…
Ve üzerinden kalkamadığım o toprak yığınını…
Bundan tam 33 yıl önceydi…
33 gün önce gibi…
Dün gibi…
33 dakika, hatta 33 saniye önce gibi…
O direk, hala kafamın üstünde… Ve yüreğim hala kanamakta…
Biliyorum ki, bu değişebilecek bir şey değil…
Ben ölene kadar o başıma yıkılın evimizin direği ve kanayan yüreğimle yaşayacağım…
* * *
Bu pazar babalar günü…
En çok, yanında olamadığım babalar günlerine yanacağım…
Bir fazla olsaydı ne vardı diye…
Ben yarın, kabrine gideceğim babamın…
Hiç kimse görmeyecek bakıştığımızı… Elini öpüşüme, kucaklaşmamıza tek şahit
bulunmayacak…
Konuşmalarımızı duymayacak kimse…
Ben babamı koklayacağım, babam beni…
O kokuyu, bir ben duyacağım.
Biliyorum. Bir de babam…
Ben ağlamayacağım ama, gözümden yaş süzülecek…
Bu pazar babalar günü…
Ben, kalbini hiç kırmamış olmanın huzuruyla, babama sarılacağım sımsıkı…
İçimde ondan bana kalan kocaman, derin, karanlık bir boşluk ve yüreğimde hiç ama hiç
azalmayan sevgimle ben bu pazar babama gideceğim.
Ya sen?