Gençler bıktı usandı
18-35 yaş grubu gençlerimizle ilgili araştırma yayınlandı.
Her 10 gencimizden 9’u mutsuz.
Her 10 gencimizden 8’i, yarınımız bugünden daha kötü olacak diyor.
Her 10 gencimizden 8’i, mevcut siyasi partiler ülke sorunlarını çözemez diyor.
Gençlerimizin en büyük hayali bu ülkeden çekip gitmek… Değiştirme imkanınız olsa neyi değiştirirdiniz diye soruluyor, her 10 gencimizden 3’ü “ülkeyi” diyor.
★
18-35 yaş grubu gençlere “y” ve “z” kuşağı deniyor.
★
Kuşaklar arasındaki farklılığı en fazla hisseden yaş grubu, onlar…
Bireysel özgürlüklerini önemsiyorlar, ailelerini hiç şüphesiz seviyorlar ama, ebeveynlerinden bağımsız olmak istiyorlar.
Bir ömür boyunca para, tapu, mal mülk biriktirmek için yaşamak istemiyorlar, güzel yaşamak stiyorlar, güzel yaşamak için “yeterince çalışmak” istiyorlar. Bu nedenle, ya bir an önce yönetici olmak için çok sık iş değiştiriyorlar, ya da kendi işlerini kurmak istiyorlar.
Ebeveynleri, yani x kuşağı eşeği sağlam kazığa bağlamayı severken, onlar gemileri daha kolay yakıyor, iş bulmadan bile işten ayrılabiliyor.
Ebeveynlerine göre çok daha iyi eğitimliler, çok daha gerçekçiler, küt diye söylüyorlar, gerekirse acımasızca eleştiriyorlar, kendi kendilerini kandırmıyorlar.
Höt zöt otorite sevmiyorlar.
Kurallara kesinlikle ve istisnasız riayet ediyorlar, ama, kendilerine abuk sabuk mantıksız kural dayatılmasına katlanamıyorlar.
Saçmalığa tahammül edemiyorlar, kendilerinden yapılması istenen bir işin saçma olup olmadığını mutlaka sorguluyorlar, yapılmaya değer olup olmadığı, onlar açısından hayati önem taşıyor.
x kuşağı sevmese bile saygı duyarken, onlar sevmezse saygı duymuyor.
Sporu illa sporcu olmak için değil, bireysel beklentiyle, sağlıklı yaşam için yapıyorlar, zorunluluk olarak değil, yaşam biçimi olarak benimsiyorlar.
Sanata illa kültürlü olmak için değil, akranları arasındaki rekabet nedeniyle yaklaşıyorlar.
Zamanı iyi kullanmayı seviyorlar, çok iyi kullanıyorlar, aynı gün içinde hem çalışıp hem eğlenebiliyorlar, ertelemiyorlar, sıraya koymuyorlar, biri için diğerinden vazgeçmiyorlar.
Özellikle y kuşağının en büyük şansı… “Helikopter anneler” tarafından yetiştirildiler.
x kuşağına mensup helikopter anneler, çocuğun herhangi bir sorunu olduğunda gökyüzünden iner gibi iniyor, sorunu hallediyor, tekrar yukarı çıkıyor, yukardan gözlemlemeye devam ediyor.
y kuşağından başka hiçbir kuşak böylesine müthiş bir tecrübe desteğine sahip olmadı, bu yüzden özellikle anneleriyle “abla-kardeş” gibiler, anne olarak değil, danışılacak arkadaş olarak görüyorlar.
Yaşı 40’ın üzerindeki kuşaklar, tüketimle farklı olmak isterken, mesela kullandıkları telefonun, giydikleri ayakkabının sadece kendilerinde olmasını isterken… 35 yaş altındaki gençler öyle düşünmüyor, tam tersine, tüketimde benzeşmek istiyorlar.
En çok kullanılan telefon modelini tercih ediyorlar, en çok giyilen spor ayakkabıyı giyiyorlar.
Farklılığı üründe, markada, şirkette aramıyorlar, farklı ürünleri kullanan aynı insanlardan olmak istemiyorlar, aynı ürünleri kullanan farklı insanlardan olmak istiyorlar.
Bu sayede rengarenkler.
Çok yaratıcılar.
Yenilikçiler.
Diğer tüm nesillerden farklı olarak, bilgisayar teknolojisiyle doğdular.
Bebekliklerinden itibaren internet kullandıkları için, aynı anda üç beş konuyla ilgilenebilme yetenekleri var; sinema seyrederken twitterdan mesaj yazabiliyorlar, kulaklarıyla seyredip, gözleriyle dinleyebiliyorlar, dikkatleri dağınık sanıyorsunuz, halbuki aynı anda farklı farklı dikkatlere odaklanabiliyorlar, siz konuşurken başka yere bakabiliyorlar, saygısızlık yapıyor zannediyorsunuz, halbuki tek kelimenizi kaçırmıyorlar.
Fikirleri eskitme süreleri, beğeni aidiyetleri çok kısa… Çok beğenirken, hemen ertesi gün sıkılabiliyorlar, beğenmekten de sıkılmaktan da korkmuyorlar, beğenilerine körü körüne saplanmıyorlar.
“Orantısız zeka” tabir edilen keskinliğe sahipler, görüşlerini ifade edebilme özgüvenleri çok yüksek, meramlarını bir kaç kelimeyle ve ironiyle özetleyebiliyorlar.
x kuşağı suya sabuna dokunmazken, onlar sosyal medyanın kendilerine verdiği özgürlüğü kullanmaktan, görüşlerini dile getirmekten çekinmiyorlar.
Uzun lafın kısasını seviyorlar.
Hamasete karınları tok.
Bu yüzden, televizyon seyretmiyorlar, Brezilya dizisi gibi habire aynı mevzular etrafında dönen ana haber bültenlerini seyretmiyorlar, aynı laga lugaların sakız gibi çiğnendiği haber kanallarını seyretmiyorlar, gazete okumuyorlar, ilginç buldukları bir kaç yazar hariç, yalancı dolma gibi içinde bir gram et bulunmayan köşe yazılarını okumuyorlar.
Haber’i sosyal medyadan takip ediyorlar.
İletişim’i gazetecilerden çok daha başarılı yapıyorlar.
(ABD’de tarihte ilk kez, özellikle gençlerin yoğun olarak takip ettiği Netflix, Amazon Prime, Disney Plus gibi dijital platformların izlenme oranı, televizyon kanallarının izlenme oranını geçti.
Kariyerimi ortaya koyarak iddia ediyorum ki… Bu konuda anket yapılsa, Türkiye’deki gençlerin de dijital platformları televizyon kanallarından katbekat fazla izledikleri görülür.)
★
İstatistiklere bakıldığında, elbette bu bir teori ama, kuşakların 100 yılda bir kendini tekrarladığı görülüyor, sistem değiştiren devrimcilerin çoğunun y kuşağına denk geldiği görülüyor.
★
Türkiye’nin en kalabalık yaş grubunu, Türkiye’nin yüzde 53’ünü, yani Türkiye’nin yarısından fazlasını y-z kuşakları oluşturuyor.
★
Ve, bu kuşak bu ülkeden umudunu kesmiş durumda!
★
Çünkü…
Etnik köken, mezhep, sağ-sol meselesi filan değildir.
Türkiye, gençliğini yaşamamış insanlar tarafından yönetiliyor.
Gençlerimizin bu ülkeden umudunu kesme sebebi bu.
★
Hani, lise yıllarından, üniversite yıllarından suratını hayal meyal bile hatırlamadığınız, varlığıyla yokluğu bir, hafızanızı zorlasanız bile ismini çıkaramadığınız silik tipler vardır ya…
Ülkeyi ve siyaseti işte onlar yönetiyor.
★
Elbette bu politikacılar da 18 yaşında oldular, 25 yaşında oldular, ama hiç genç olmadılar.
Özellikle iktidar mensuplarının çoğu, vazgeçtik kafelerde yan yana oturup laflamayı, fakülte kantininde bile kızlı-erkekli ortamlarda bulunmadılar.
Elele bir gitar tınısı, plajda yakılan romantik bir ateşin etrafı, dağcılık kulübünün kurduğu kampın çadırı, amfide şamata, kampüsteki şenlikte mırıldanan aşk şarkıları, mezuniyette bir dans, belki bir yılbaşı partisi, veya alt tarafı bi bira… Yaşamadılar.
Dar çevrelerinin bilinçaltına ördüğü Çin Seddi gibi duvarlarına esir büyüdüler, maalesef…
Mahalle baskısıyla kendi çevrelerine eşikler ördüler, bariyerler kurdular, kendi kendilerini o bariyerlerle engellediler.
Kanları kaynamıştır, içten içe istemişlerdir mutlaka ama, aşamadılar.
Kendileri aşamadığı için, aşanlara öfkelenmeleri ondan.
Hayatında bi kere olsun dağıtmadan, nasıl toparlanır ki insan?
Hangi sınırdan bahsedebilirsin, özgürlüğü tatmadan?
Ruhun rüzgar almadan?
Bu yazdıklarıma inanmayanlar açsın lütfen özgeçmişlerini, okusun…
Hayatlarının baharı, hayatlarının belki de en güzel dört senesi “şu şu üniversiteyi bitirdi” diye kısaca geçiştirilir, kupkuru üç cümleyle özetlenir, ondan sonra zart diye atlar, uzuuun uzun siyaset sahnesinde yaptıkları anlatılır.
Hayatlarının baharıyla siyaset arası boştur!
Gençliklerine dair hatıra fotoğrafı olabilmesi için, öncelikle yaşanmış gençlik hatırası olması lazım… Yoktur.
Hangisinin halkoyunu oynarken fotoğrafı var?
Kaçının kızlı-erkekli tiyatroda rol yaparken fotoğrafı var?
Bana sorsalar, king bilmeyeni milletvekili bile yapmam. Bunlar, briçi bile kumar zannedip, spor olduğunu kavrayamadan mezun oldular.
Kaçının okul takımı formasıyla fotoğrafı var?
Spor ayakkabı bile giymeden emekli oldu çoğu.
Mayo giymeden büyüdüler, mayo!
Yeryüzü cenneti memlekette, şezlongta bile güneşlenemediler.
Denize girerken bile, dar çevrelerinin kurduğu yasak duvarlarının arkasına saklanmak zorunda kaldılar.
Şöyle ayakkabılarını çıkarıp, kumsalda bile yürüyemediler.
İyi yönetilen devlet, iyi yönetilen üniversite, iyi yönetilen holding, iyi yönetilen banka, iyi yönetilen medya, hepsini inceleyin, hepsinin başında, gençliğinin hakkını vererek yaşamış yöneticiler görürsünüz.
Ortak özellikleri, akademik kariyerleri değildir, fikri hür vicdanı hür irfanı hür olmalarıdır, kişisel yaşamlarında özgür olmalarıdır.
★
Gençlik, insanın başına hayatta bir kere gelir.
En vahim gençlik hatası…
Gençliğini yaşamamaktır.
★
Hayatın bu kaçınılmaz döngüsünü ıskalayanların, gençleri anlayabilmesi, gençlerin taleplerine cevap verebilmesi, imkansızdır.
★
10 gencimizden 8’i, mevcut siyasi partiler ülke sorunlarını çözemez diyorsa, gençlerimizin en büyük hayali bu ülkeden çekip gitmekse…
İleri demokrasiyle bu hale getirilen Türkiye artık anca, geriatri uzmanlarıyla yönetilebilir!