Usain Bolt’u geçen Cem Yılmaz!..
Yani bu nasıl güzel bir eleştiri, bir hiciv, bir ironi şaheseridir..
Vergi rekortmenleri listesine 4 milyon 453 bin 228 lira ile ilk 100 arasında giren Cem Yılmaz’ın, “58’inci olmam, 100 metrede yanımdaki kulvarda duran ama koşmayan Bolt’u geçmek gibi bir şey herhalde” deyişinden söz ediyorum..
Yanındaki kulvarda durup koşmayan dediği, 62’inci sıradaki Ali Ağaoğlu olabilir mesela.. Ya da 73. sıradaki M. Ali Aydınlar.. 83’teki Lucien Arkas.. 94’teki Suzan Sabancı Dinçer, veyahut..
Acun Ilıcalı daha düne kadar çalışandı. Bakmayın batık bir TV’yi alıp, patron olduğuna.. Hala eşek gibi çalışıyor..
Bu Acun, 44’üncü.. Altında Ahmet Nazif Zorlu var. Acun’un televizyonuna Vestel reklamları yağdıran patron.. Daha da altında, daha geçen hafta, iki bakanımızın elinden “İhracat rekortmeni” ödülü almış Reza Sarraf!.
850 milyon dolarlık ihracatı ile şampiyon olan Sarraf’ın gene dolar üzerinden ödediği vergi, 1.5 milyon dolar mesela. Yani zavallı (!) adam 565 dolara sattığı mücevherden topu topu 1 (Bir) dolar kazanıyormuş meğer..
Şimdi benim aklım, maliye, muhasebe işlerine pek ermez..
Daha geçen hafta satın aldığı altıncı teknenin fotoğrafı magazin sayfalarını dolduran, iki günlük sevgilisine Ferrari hediye eden Yaşam Mimarı dostumuzun 4.3 milyon lira vergi ile Cem Yılmaz’ın altında kalmasının bir sebebi olabilir.
Acun’un ülkenin her yerinde en pahalı hastanelere sahip M.Ali Aydınlar’ın önüne geçmesinin de..
Tabii, adının açıklanmasından utandıklarından olacak saklanan 37 isim arasında kim bilir kimler vardır o da ayrı..
Ama bunların hangisi, ne bileyim gelirlerinin büyük bölümünü yatırıma aktardıkları için bu yıl az ödemişler, hangisi rekortmen Şarık Tara’nın deyişi ile “Halkın parasını çalmışlar” bilemiyoruz.
Ama bu ülkede vergi sistemine ve denetimine kimse inanmadığı için, herkes, herkesten şüphe ediyor, ödeyen de enayi durumuna düşüyor.
Ben 1957’de bu mesleğe başladığımdan beri, her yıl vergiler açıklandığında, halkın vicdanı şakır şakır kanar.. Medya iki gün yazar gibi yapar, unutur.
1957’den beri dünya siyasi tarihlerinin yazdığı hemen her türlü iktidarı yaşadım bir Türk vatandaşı olarak.. Sağcı, solcusundan, halkçısı, askerisine.. Hepsinin inatla ve ısrarla değiştirmediği tek şey, vergi sistemi oldu.
İnsanların yaşam tarzları ile ödedikleri vergi arasındaki uçurum, hiç ama hiç bir iktidar tarafından dikkate alınmadı.
Bu yıl vergiler açıklanınca, bu listeye bakıp Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dediklerini duydunuz mu?.
“En yüksek vergi beyan eden mükellefler, vergisel yükümlülüklerine en yüksek gönüllü uyumu göstererek örnek olmuşlardır.”
İtiraf gibi laf.. “Gönüllü uyumu..”
Yani bu ülkede vergi “Gönlünden ne geçerse” sistemiyle ödenir. Çünkü devlet denetimi, denetim korkusu yoktur.
Sayın Bakan, bu listeye bakmak içinizden alkış geçmesine sebep oluyor da, herhangi bir eleştiri gereği duymuyorsunuz, öyle mi?.
Seçim kampanyasında muhalefet liderleri, asgari ücrete zam, emekliye iki maaş ikramiye vaat ettiklerinde başbakan “Kaynak nerde” diye sormuştu. Açıklanan vergi rekortmenleri listesi kaynağın nerde olduğunu gösteriyor aslında.. Ama bugüne dek bir, tek bir muhalefet liderinden, HDP dahil, bu listenin eleştirisini, yorumunu duydunuz mu?.
Dünyanın en lüzumsuz yazısını yazdığımı biliyorum. Kimse umursamayacak.. Böyle gelmiş, böyle gidecek..
İhtilal hükümetlerinin bile cesaret edemediği vergi devrimini, kaderi oya bağlı siyasal partiler yapmaya değil, düşünmeye cesaret edebilirler mi?.
Bu ülkenin kaderi “Gönüllü ahmaklar”ın sayısını artmasına bağlı!..