2020 bir cennet yıl mıydı acaba?.
Başlığa bakıp, kafayı üşüttüğümü düşünüyorsunuz.. Acele etmeyin.. Biraz bilimsel konuşalım.. Hani Einstein’ın ünlü “Görelilik Teorisi” var ya..
Cenneti ve cehennemi görüp de gelen var mı aramızda?.
Bunlar hemen her inanç kitabında olan kavramlar..
Ama dünyanın her yerinde insanlar tarafından sık sık kullanılır..
“Hava cehennem gibi sıcak!.”
“Bu bahçe cennet!.”
İtiraz eden de pek çıkmaz.. Onlar da katılır, çünkü..
Çünkü, kafalarındaki soru anında cevaplanmıştır bile..
“Neye göre cehennem?.”
“Neye göre cennet?.”
Yıllar yıllar önce İzlanda’ya gitmiştik.
Yazdım da.. Eski okurlar bilir..
Havaalanından Reykjavik kentine gidiyoruz.
Ben meraklıyım ya.. Otobüste şoför yanı oturuyorum. Şehre girerken bir taş anıt.. Üzerinde kocaman harflerle bir yazı..
“Şehrimizde tarihin en yüksek sıcaklığı (Bir tarih yazılı.. Temmuz bilmem kaç, 1918 falan) tarihinde 18 derece olarak kaydedilmiştir…” Bu rekor 2008 yılında 25.7 olarak kırıldı.
Küresel ısınma bu olmalı.. Ama bakın 18 oldu diye anıt dikmişler o ülkede..
Şimdi, bu İzlandalı, bir yaz günü İzmir’e gelse..
Hava sıcaklığı 30 derece ise..
İzmirli tatlı tatlı esen İmbat’a kendini verip serinlerken, “Bugün hava cennet” diye mutlu olurken İzlandalı “Cehenneme mi düştük” demez mi?.
Ayni hava.. Ayni insan.. Ama işte o hâlâ kimsenin doğru dürüst anlayamadığı ve anlatamadığı Görelilik Teorisi ile Einstein..
Her şey bir şeye göre, hızlı ya da yavaş.. Soğuk veya sıcak.. Güzel veya çirkin..
Şişman veya zayıf.. Aklınıza ne gelirse..
Peki 2020 neye göre “Cennet Yıl” oluyor, eğer ben kafayı üşütmediysem..
Dün akşam, evde tek başımayım. Saat akşamın dokuzu.. Uyumak için erken..
(Neye göre, kime göre?..) Netflix’e girdim..
“Midnight Sky” diye bir film.. George Clooney‘nin başrolünü oynayıp yönettiği bilimkurgu filmi.. New York Times‘da epey şey okumuştum hakkında..
Sinema salonlarının açılmasından umut kesmişler, Netflix’te girmişler..
İki saat sürüyor.. Eh.. 11 iyi bir yatağa girme saati.. (Neye, kime???)
Oturdum TV’nin karşısına..
Film sonradan Kuzey Kutbu’ndaki bir Amerikan Gözlem Merkezi olduğunu anladığımız yerde başlıyor ve o buz gibi beyaz ekranın üzerinde bir siyah gölge yürüyüp gelip bir yere oturunca da ekrana bir yazı düşüyor..
“2049.. Olaydan üç hafta sonra!.”
… Ve günümüzden 29 sene sonrayı anlatan bu distopyada gördükleriniz ve yaşadıklarınıza bakınca, şu lanet ettiğimiz, şu “Bitiyor” diye bayram ettiğimiz 2020’nin nasıl bir cennet yılı olduğunu ortaya koyuyor..
Eskiler “Beterin beteri var” derler ya.. George Clooney’nin bu muhteşem, mesela bu yılbaşı ailece ekran başında toplanıp seyredilecek harika filmi, 2020’yi yaşayanlara çok ama çok şey söylüyor..
Bilimkurgular genelde gelecek üzerine kuruludur.. Mutlu bir gelecek hayal edenler “Ütopya” çekerler.. Sir Thomas Moore’un 1516’daki hayali adası.. Orda sosyal, siyasal yaşam da mükemmel, hak ve hukuk da..
Ama kötümserler de var tabii..
İnsanlığın felaketi üzerine.. Uzaydan istila..
Salgın.. Açlık.. Aklınıza ne gelirse.. O türün adı da distopya..
Midnight Sky, bir romandan alınma tam bir distopya..
Einstein’dan bu yana yaşamış en büyük fizik teorisyeni Stephen Hawking “Dünya tükeniyor. İnsanoğlu yaşayacak yeni bir gezegen bulamazsa, insan türü, bu dünya ile birlikte tükenir” demişti ya..
O yeni gezegen için çalışmalar zaten başlamıştı ya..
Yıl 2049.. Jüpiter’in yeni keşfedilen K23 kod adlı gezegenine giden Aether adlı Uzay Gemisi, oranın tam da yaşanacak yeni dünya olduğunu keşfeder. Görür, yaşar ve topladığı bilgi ve belgelerle dönüş yoluna çıkar..
Oysa dünya artık bıraktıkları dünya değildir.. Müthiş bir radyasyon yeryüzünde insanlığı bitirmiştir. Filmin başındaki “3 hafta sonra” denen olay, yani..
Uzay Bilimci George Clooney, radyasyonun en son ulaştığı yer, kutuplarda kalan tek insandır. Üstelik hastadır.. Ağır hasta.. Yakında öleceğini bilir.. Ölmeden evvel bir tek şeyi başarmak ister..
Dönüş yolundaki Aether Uzay Gemisi’yle iletişim kurmak ve o gemideki iki kadın ve üç erkeğe “Dünya bitti. Buraya dönerseniz siz de ölürsünüz ve insan neslinin sonu gelir.. K23’e geri dönün ve orada insan neslini yeniden başlatın” mesajını verebilmek..
Clooney, işin içine harika aksiyon sahneleri ve kendi özel yaşamıyla ilgili duygusallığı ve sürprizleri de katarak, merakla ve hüzünlü bir keyifle izlenen bir film çekmeyi başarmış..
“2020’de izlediğim en güzel film” diyebilirim..
Gidin.. Görün ve 2020’nin geleceğin, mesela 2049’un dünyasına göre nasıl bir cennet olduğunu düşünün..
Nasıl haklı olduğumu anlayacaksınız..