Fenerbahçe Kulübü “Kadın Hakları” ile ilgili bir mesaj yayınladı.
Sarı-lacivertli kulübün mesajı Atatürk’ün ” Kadınlarını Geri Bırakan Toplum, Geride Kalmaya Mahkumdur” sözü ile başlıyor.
KADIN HAKLARI’NI İLK VEREN ATATÜRK
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştı. Ama Mustafa Kemal için asıl bağımsızlık savaşı şimdi başlıyordu. Bu savaş toptan çağdaş uygarlığa erişme savaşıydı. Mustafa Kemal çağdaş uygarlığa geçerken elbette kadın erkek ayırımı yapamazdı. Çünkü o, Kurtuluş Savaşı’nda erkeklerden beklediği hizmeti kadınlardan da beklemişti. Hizmette de mükafatta da kadın, erkek ayırımı yapmamıştı. Atatürk’ün bu düşüncesi onun inkılâplarında da kendisini açıkça gösteriyordu. Atatürk inkılâpları dediğimiz inkılâplarda her konuda kadın, erkek birlikte düşünülmüştü. Çünkü ona göre insanlar iki cins olarak yarıülmıştı. Bunlar birbirinin tamamlayacısı idi.33 Cemiyetin yarısını ilerletirken, yarısını cahil bırakmak inkılâpların başarıya ulaşmaması demekti. Atatürk Türk kadınına haklarını verirken Kurtuluş Savaşı’nda kendisiyle birlikte çalışan kimi arkadaşları onun düşüncesine katılmadılar. Onlara göre Türk kadını henüz bu seviyeye gelememişti, çok cahildi. Hattâ devrin en aydın kadınlarından olan Halide Edip de bunlar arasındaydı. Mustafa Kemal’ in ilk yaptığı işlerden biri olan vapur ve tramvaylardaki perdelerin kaldırılmasına karşı çıkmıştı.
ATATÜRK VE TÜRK KADIN HAKLARI
Mustafa Kemal bu gibi düşüncelerden hiç etkilenmedi, yılmadı ilk olarak Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’nda yaptığı işleri ve başarılarının yurt savunmasındaki katkılarını ortaya koymakla işe başladı. Çünkü o her hakkın bir vazife karşılığı olduğunu biliyordu. 1918’lerde henüz askerî zaferin kazanılmadığı bir tarihte onun kafasında eline büyük bir yetki geçtiği takdirde yapacağı sosyal inkılâpların plânı vardı. Bu plân inkılâpları yavaş yavaş halkı alıştırmaya çalışarak değil, birden bire ve bir anda yapmakü. Çünkü o bunca yıl edindiği tahsil bilgi ve görgüyü cahil halkın seviyesine indirmeyi değil, onları kendi seviyesine çıkarmayı düşünüyor “ben onlar gibi değil, onlar benim gibi olsunlar” diyordu. Medenî hayatta çalışan bir erkeğin sosyal ve fikrî hayat için eşinin de aynı düzeyde olmasını isteyeceğini ifade ederek dehasının bir parçası olan ileri görüşlülüğünü bir kere daha ortaya koyuyordu. Atatürk kadın meslesinde çok cesur olmak gerektiği, onların açılmasının dimağlarının ilim ve fen ile doldurulmasının korkulacak bir şey olmadığını, bu gibi endişelerin yersiz olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Atatürk’e göre kadın eğitimi çok önemliydi. Kadınlar erkeklerin geçtiği bütün tahsil derecelerinden geçmeliydi. Çünkü, ilk eğitim verilen yer ana kucağı idi. Atatürk kadının en önemli vazifesinin analık olduğunu söylemesine rağmen erkeklere açık olan bütün iş sahalarının kadınlara da açılmasını istemişti.35 Türk kadınına sonsuz güveni olduğunu, erkeklerin çalıştığı bütün iş sahalarında kadınların da çalışabileceklerini bunu Kurtuluş Savaşı’nda ispatladıklarını, üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yaptıklarını her yerde tekrarlamıştı. Savaştan sonra vatının yeniden imarını erkekler kadar kadınlardan da beklemişti. Atatürk kıyafet konusunda da kadın, erkek ayırımı yapmamış, erkek kıyafetini medenileştirirken kadınlara müsamaha edilmeyeceğini söylemiş ve kadın kıyafetini şu şekilde tarif etmişti: Kadınların sosyal, iktisadi ve çalışma hayatında erkeklerle birlikte çalışmalarına engel olmayacak basit bir şekildir. Bu besit şekil kendi geleneklerimize aykırı değildir. Mustafa Kemal kadın kıyafeti konusunda aşırılıklardan yana değildi. Aslında onun için kadınlık meselesinde şekil ve kıyafet ikinci plânda yer alıyordu. O hayatın her sahasında kadının, erkekle birlikte yükselmesi ve Avrupa kadınlarının üstüne çıkmasını istiyordu.
Mustafa Kemal Türk kadınına bu hakları vermeseydi, acaba Türk kadını bu haklarını elde edebilecek miydi? – Türk kadını bu haklarını ergeç mudaka kazanacaktı. Ama kimbilir kaç yıl ve nice kurbanlardan sonra. Baü kadınının 18. yüzyıldan beri örgüdenerek, mücadele vererek, kazandıkları haklarını Türk kadını Mustafa Kemal’in cesareti, kararlı tutumu, ileri görüşü, çağdaş uygarlığa erişme isteği sayesinde çok kısa bir sürede hatta birçok Batı ülkesinden önce elde etd. Burada mukayese edilmesi açısından bazı ülkelerden örnekler verelim: Kadınların siyasî haklarını kazanmaları: Avusturya 1918 Belçika 1921 seçme, 1948 seçilme Danimarka 1915 Finlandiya 1906 Fransa 1944 F. Almanya 1919 Yunanistan 1952 İtalya 1945 Norveç 1907 seçme, 1913 seçilme İspanya 1931 İsveç 1921 İsviçre 1971 İngiltere 1928 ABD 1920 S. Rusya 1917 Atatürk medenî memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hakkın bugün Türk kadınının elinde olduğunu ve onu selahiyet ve liyakada kullanacağını ifade ediyordu. Fakat şunu ilave etmek gerekir ki, Türk kadını bu yeni duruma çok kolaylıkla uyum sağladı. Atatürk’ün kendisine verdiği hakların kıymetini bildi, Atatürk Türk kadınına haklarını bütünüyle vermişti. Fakat bu hakların zamanın seyri içinde geliştirilmesi ve iyi kullanılması da en az verilişi kadar önemliydi.
Atatürk köy kadınını fazla zorlamadı, bunu zamanın seyrine bıraktı. Köy kadını evin dışında çalıştığında şehir ve kasaba kadınına göre daha hürdü. Onun asıl korktuğu şehirdeki harem zihniyeti idi.44 Türkiye kadına erkekle eşit hukukî statü sağlamış ilk Müslüman ülkedir. Bu diğer Müslüman ülkelere de cesaret kazandırmışa. Mustafa Kemal’in ideolojisi ya da Kemalizm dediğimiz ideoloji hiçbir zaman dogmatik ya da totaliter bir ideoloji olmadı. Kemalizm’i demokratik ideolojiler arasında görmek en doğru olanıdır. Kadınlara eşit eğitim imkanı ve eşit hukukî statü sağlaması, onun Türk kadınını çağdaşlaştırmak istemesi kadar demokrasi anlayışının da yansımasıdır. Mustafa Kemal hiçbir donmuş ve kalıplaşmış düstur bırakmadı. Zamanın süraüe döndüğü bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getireceğini iddia etmenin, aklın ve ilmin gelişmesinin inkar olduğunu söyledi. Bu da Mustafa Kemal’in akılcılığının ve gerçekçiliğinin bir parçası idi. Bugün çağdaş olan, yarın olmayabilir. Onun için çağdaş olmak demek daima ileriye yönelik olmak demektir. Atatürk’ün tuttuğu yol budur. Bu ilkeyi kadın haklarına uyguladığımızda Atatürk döneminde verilen haklarda bazı gelişmeler olması gerekir. Biz bu gelişmelere ait çalışmaların yapıldığını memnuniyetle görüyoruz. Bu gidiş zaruridir. Bundan korkmamak gerekir. Türk kadını için artık geriye dönüş söz konusu olamaz. Türk kadını Atatürk’ün gösterdiği ışıklı yolda yürümeye mecburdur. Kendisi için en doğru yol budur. Modern Türk kadını bunun bilincindedir.