Şikayetimiz
“Hakem” ama
Her sporda hakemler önemlidir. Voleybolda da öyle.
Ancak, öteki sporların aksine voleybolda hakemlerimiz gereken değeri görmüyor.
Yıllar önce, masadan hakem ve takım kadroları anons ediliyordu.
Hakemlere “Sayın” sıfatı konulurken, antrenörler için yalnız isim okunuyordu.
Bir tek Allah’ın kulu buna değinmedi.
Antrenörler de bu çarpıklığa kulaklarını tıkadılar ve sus-pus oldular.
Spor basınında biraz sözümüz geçtiği ve de kalemimiz rağbet gördüğü için “Hakemler sayın da, antrenörler sayın değil mi” diye hem çalıştığım gazetede, hem de çıktığım TV programlarında gündeme getirdim.
Sonra doğruyu buldular, hakemlerimizin yanında antrenörlerimiz de “sayın” oldu.
Tabii, bir teşekkür bile alamadık.
Bu sporun tek kitabını yaptım. 100 tanesini ihtiyaç sahiplerine verdim ücretsiz. 900 taneyi bile bitiremedim. Düşünün emekçiye saygıyı.
Bazen birileri “Sen ne yaptın ki” diyor.
Geçen günlerde duayen spor yazarı ve TSYD’nin (Türkiye Spor Yazarları Derneği) ebki başkanlarından ünlü ismi Attilla Gökçe’nin “Sen bu yıldız takımına süre ekleyen tek kişisin. Ne mücadele verdin. Madalya takmalılar sana” sözü geldi aklıma.
Facebook’ta yayınlanan eski fotografların tamamına yakını benim. Hikmet Kardeşimin (İnanlı) Enver Göçener için yorumladığı ilk benim yaptığım ve bazı sporcuların “Oraya girmek için çırpınıyoruz. Çünkü transfer paramız artıyor” dediği Şeref Tablosu geldi aklıma. Salonlarda çoook tek başıma oldum. Voleybol popüler olunca, basın tribünü kalabalıklaştı.
Bu basın tribünü olayı da başka. Emniyetten gelen bir federasyon başkanı, İstanbul, Ankara ve İzmir salonlarına basın tribünü yaptırmadı. Sabah-akşam savaştım. Nerede olursa olsun “Basın tribünü istiyoruz” dedim. Tabii tek başıma. Yapmadılar. Özkan Mutlugil başkan oldu. Birgün beni Burhan Felek Salonu’na çağırdı ve “Bak sana basın tribünü yapıyoruz” dedi. Suratım kıpkırmızı oldu, altında kalmadım:”Bana değil basına yapıyorsunuz. Ben aşağıdayım.”
Futbol dünyasında “voleybol” savaşı verdim yıllarca.
Makbule geçti mi bilemiyorum. Ben huzurluyum ve de iyi hizmet ettiğimi sanıyorum.
Neyse esas konuya geleyim.
Defalarca dile getirdiğim halde, federasyon resmi internet sitesine bir “Hakem” bölümü açmadı.
Merkez Hakem Komitesi (MHK) Başkanı Aziz Yener, yine benim defalarca üstelemem nedeni ile Avrupa ve Türkiye hakem görevlerini internet sitelerine geçiyor. Yetmez, gazetelere de geçmesi gerek.
Hakemler konusunda bir sıkıntı daha var.
O da kulüplerimizin istatistik görevlileri lig maçlarındaki hakemlerin isimlerini maalesef yazmıyorlar. İsmi belli hakemlerimizi biz tanıyoruz. Ama yeni görev alanları kimse tanımıyor. Basın bölümünde üç maymunu oynuyoruz. Herkes birbirine soruyor.
Görmedim, duymadım, söylemedim
Hakemlerin ücretleri konusunda daha sonra belki bir yazı yazarım.
Bir önemli konuyu daha dile getireyim.
Hakemlerin bağlı olduğu bir dernek var. Bu dernek nedense içine kapalı bir kuruluş. İnternet sitelerine girilmiyor. Çünkü şifreli. Hakem görevlerini öğrenmek istiyoruz ama nafile. Ortalarda biri “Ben basın sözcüsüyüm” diye dolaşıyor. Ancak, bu derneği ilgilendiren haber ve fotograflar basına dağıtılmıyor, kişinin kendi internet sitesinde yayınlanıyor. Etik değil ama yapacak bir şey yok.
Çünkü federasyonda bu konuya eğilecek kimse yok.
Etrafa bakansanız, gazeteciliğe başladığım ilk günden beri eleştirileri çok yapan tek spor yazarı benim.
Hani bir laf vardır “Çiğ yemedim ki, karnım ağrısın” diye.
Hepimizde kilik kartı var. Boynumuza takıyoruz. Saha komiserleri ve gözlemcilerin yok.
Bir de saha içine kadar giren, ellerinde cep telefonu ile çekim yapanlar var. Dingo’nun ahırı sanki.
50 yıla yaklaşan meslek yaşamımda kimseden çekinmedim, haklının yanında oldum. Ve en önemlisi yemedim.
Hele hele günümüzün “hırsızlık” modasına da hiç kapılmadım.
Haklının yanında olmak bana huzur veriyor. Yanlışları çekinmeden yazmak mutlu ediyor.
Ve işleri düşünce “Aman Cengiz Ağabey” diyenleri de unutmuyorum.
Önemli not: Federasyon benim içinde olduğum süre (48 yıl) program yapmasını bir türlü öğrenemedi. Yine iki önemli maçı arka arkaya ve de ayrı salonlara koydu. Demek ki bunların amacı daha çok izleyiciye salonda maç izletmek değil.