Dünyayı Saran Yazı “Garcia’ya Mektup!..”
Geçen hafta Garcia’ya Mektup başlığı ile, usta gazeteci yazar Pitigrilli’nin kesip saklanası bir yazısını nakletmiştim, arşivimden.. O yazımdan birkaç hafta sonra 4 Aralık 1993’te, okurların da istekleri üzerine, bu defa Pitigrilli’ye konu olan Elbert Hubard’ın yazısının öyküsünü nakletmiştim. Bugünkü kuşaklar için, bu hafta sonu da o yazı işte..
***
Bir süre önce,”Garcia’ya Mektup“diye bir yazı almıştım köşeme.. Çocukluğumda Bütün Dünya Dergisi’nde okuduğum bir yazıydı. Elbert Hubbard adlı bir yazarın dünyayı bir anda saran Garcia’ya Mektup adlı makalesi üzerine, ünlü yazar Pitigrilli tarafından kaleme alınmıştı.
Garcia’ya Mektup büyük bir, ilgi uyandırdı.. Bu yazı yüzünden o kadar çok arandım ki.. Bu ilgi beni orijinal makaleyi aramaya sevketti..
Elbert Hubbard’ın 1899 yılında bir küçük dergiye yazdığı, ama kısa zamanda, Amerika’dan Rusya ve Japonya‘ya 40 milyon özel basımının yapılıp dağıtıldığı orijinal makeleyi aradım.
Ve de gökte ararken, yerde buldum.. Masamın üzerinde ne zamandır duran ve sıra bekleyen bir kitabın içinde..
Nüvit Osmay’ın “İnsan Mühendisliği” adlı gerçekten nefis bir çalışması var, çeşitli derlemelerden oluşan.. Öyle güzel seçmeler yapmış ki, Osmay..
İşte o kitabın içinde, Ömer Rıza Doğrul’un Türkçesi ile, Hubbard’ın makalesi, aynen vardı..
Bu hafta sonu, size orijinal makaleyi sunmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ayrıca bir tavsiyem var. Zaman zaman içinden alıntılar yapacağım, İnsan Mühendisliği adlı kitabı mutlak alın. Mutlak evinizde bulundurun.. Boş kaldıkça, bölüm bölüm, mutlak okuyun, özellikle gençlere okutun..
Hem çok keyif alacak, hem de çok faydasını göreceksiniz. Osmay harika bir çalışma yapmış…
İşte size Elbert Hubbard’ın “Garcia’ya Mektup” başlığı ile yazdığı, dünyanın gelmiş geçmiş en çok okunan ve yankı uyandıran makalesi..
Bakın neredeyse 100 yıl sonra, hala ne kadar taze…
(İnsan Mühendisliği kitabını artık sadece sahaflarda, belki de internette bulursunuz. Meraklı şeylere düşkünseniz, tam size göre.. Hemen alın.)
***
İspanya ve Amerika arasında harp koptuğu zaman, Küba‘da, isyan bayrağını kaldıran asillerin reisi ile derhal haberleşmeye girişmek gerekmişti. Garcia adını taşıyan bu adam, Küba’nın dağlarından birine sığınmıştı. Fakat yerinin nerde olduğunu bilen yoktu. Posta ve telgraf yolu ile haberleşmek imkansızdı. Fakat Amerika Başkanı’nın bu adamla muhabere ederek, yardımından istifade etmesi ve bu işi süratle yapması lazımdı.
Bu işi başarmanın çaresi neydi?
Birisi başkana şu fikri verdi:
– Rowan adlı bir adam var. Garcia’yı ancak o bulabilir!
Rowan, derhal çağırılmış ve kendisine Garcia’ya hitaben yazılan bir mektup verilmişti.
Rowan’ın, mektubu alarak, deriden bir keseye koyması, keseyi kalbinin üzerine bağlayarak ve dört gün sonra, geceleyin Küba sahillerine yanaşarak, ormanlara dalması, üç haftalık bir seyahati yaya yaparak Garcia’ya mektubu vererek , adanın öbür tarafına geçmesi, benim burada uzun uzadıya anlatmaya lüzum görmediğim şeylerdir. Anlatmak istediğim nokta şudur:
Başkan McKinley, Rowan’a Garcia adına yazılan bir mektubu vermiş Rowan mektubun nereye gideceğini sormadan onu almış ve götürmüştü!
Tanrı bilir ki, bu adamın tunçtan heykeli dökülerek, her okula konmaya layıktır. Çünkü gençlerin muhtaç oldukları şey, yalnız bilgi değildir, yahut şunu bunu öğrenmek değildir. İrade sahibi olmak ve sayede emanete sadık olmak, derhal harekete geçmek, enerjilerini bir başarı üzerinde toplamak ve yapılacak işi yapmak, yani verilen mektubu Garcia’ya götürmektir.
General Garcia çoktan öldü. Fakat daha başka Garcialar var.
Birçok ellere muhtaç olan bir işi bitirmek isteyen tek kişi yok ki, kendisine yardım edenlerin yozlaşmasından, beceriksizliğinden ve bu iş üzerinde bütün gayretini toplamak kayıtsızlığından acı şikayet etmesin.
Yarım yamalak yardım, sersemce dikkatsizlik, üzücü kayıtsızlık, isteksiz çalışma, her yerde hüküm süren kuraldır. Kendine yardım için başkalarını okşamayan, yahut tehdit etmeyen, yahut rüşvetlemeyen kimse, bir iş başaramıyor. Muvaffak olamıyor. Bunları yapmadan muvaffak olmak, ya bir mucizeye, yahut Allah’ın bir yardımcı melek göndermesine bağlıdır.
Siz, ey okuyucu, isterseniz deneyiniz. Farzediniz ki, dairenizde oturmuş çalışıyorsunuz. Emrinizde altı sekreter var. Bunlardan birini çağırarak rica ediniz :
–Ansiklopediye bakınız da, Correggio’nun hayatına ait bana kısa bir hulasa çıkarınız.
Sekreteriniz hemen:
-“Peki“, diyerek işe mi koşar?
Eminim ki, koşmaz. Size süzgün nazarlarla bakarak, sıkına sıkına birkaç sual sorar:
–Bu adam kim?
-Hangi ansiklopediye bakılacak?
–Ansiklopedi nerede?
-Bu da benim vazifem mi?
–Bismark’ı mı kastediyorsunuz?
-Bu işle Charlie uğraşsa olmaz mı?
–Ölü mü bu adam?
-Bu iş acele mi?
–Kitabı getirsem de siz baksanız daha iyi olmaz mı?
-Onun hayatına dair öğrenmek istediğiniz ne?
Yüzde yüz eminim ki siz, bütün bu suallere cevap verdikten, sekreterinize her şeyi anlattıktan sonra, o diğer bir sekretere giderek, Correggio’yu bulmak için yardım ister, sonra da gelir ve böyle bir adam bulunmadığını söyler.
Akıllı bir adamsanız, adamın adının K değil, C harfiyle başladığını söylemeyerek, “Öyleyse gidiniz işinizle meşgul olunuz” dersiniz.
Müstakil hareket namına bu kabiliyetsizlik, bir işi istekle kavrayarak yapmaya karşı bu isteksizlik, bu manevi düşkünlük, bu irade sarsaklığı, her derdin başıdır.
İnsanlar, kendi işleri ve kendi menfaatleri için uğraşmazlarsa, onlardan toplum için ne beklenebilir?
Mesela bir daktilo istediğinizi ilan ediyorsunuz. Yazma okuma bilmeyen insanlar müracaat ederler. Böyleleri Garcia’ya bir mektup götürebilirler mi?
Büyük bir fabrikada bir çalışanı işaret ederek:
-“Bu zatı görüyor musun?” dediler.
-“Evet“, dedim. Devam ettiler:
–Gayet iyi bir muhasiptir. Fakat bir iş için şehre gönderirsek, her işi yolu yolunca yapabilir, ama bazen yol üzerindeki birkaç meyhaneye uğrayarak niçin gönderildiğini unutur.
Böyle bir adama Garcia’ya bir mektup emanet edilebilir mi?
Son zamanlarda alın teri döken biçareler ve namuslu bir iş arayan yersiz yurtsuz zavallılar birçok şeyler işitiyor ve mevki sahibi adamlar hakkında bir sürü düşmanca sözler söylendiğini görüyoruz.
Fakat, temiz bir iş alabilmek için uğraşan, her gün şerefli yardımcılar aradıkları halde bulamayan patronların halini düşünen yok. Her mağazada, her fabrikada, iş sahipleri, işlerini ileri götürecek mesai arkadaşları bulamamak ve daima aciz biçarelerin elinde kalmak yüzünden ıstırap içindedirler.
Ve sırf beceriksizlikle mücadele etmek zorunluluğundan dolayı bir takım arkadaşlarını attıkları halde, yerlerine daha kudretlilerini koyamıyorlar..
Her patron, en iyi elemanları çalıştırmak ve işini ilerletmek ister. Çünkü ona lazım olanlar Garcia’ya mektup götürebilenlerdir.
Tanıdıklarım içinde öyleleri vardır ki, cidden parlak tarafları vardır. Fakat hiçbir işi başaramadıkları gibi, kimseye de faydaları dokunmaz. Çünkü patronun kendilerini tazyik ettiğine delice bir şüphe taşıyorlar. Bu adamlar emir vermediği gibi, emir de alamayacak haldedir. Şayet onlara Garcia’ya bir mektup verecek olursanız, alacağınız cevap şudur.
“Bu mektubu kendiniz götürünüz.”
Böyle biri bugün her kapıya baş vurarak iş arıyor. Fakat bir kimse de ona iş vermeye cesaret etmiyor. Çünkü bitmez tükenmez bir şikayet kumkumasıdır. Manevi aksaklığa uğrayan bu adamlar, maddi bir aksaklığa uğrayanlardan farksızdırlar ve onun için onlara da acımak gerektir. Fakat bunlara acıdığımız sırada büyük bir işi idare için uğraşan ve mesai saatleri hiçbir had ile sınırlı olmayıp ve en insafsız lakaydi ile, en kalpsiz nankörlükle mücadele eden, ve bu mücadeleyi idame ettikleri için aç ve yurtsuz kalmaktan kurtulan adamları da unutmayalım.
Meseleyi fazla şiddetle mi ileri sürdüm.
Belki!. Fakat, hayatta muvaffak olan adam lehinde de bir söz söylemek gerekmez mi?
Başkalarını idare eden bir iş tutturmak için her fedakarlığı göze alan ve muvaffak olunca, ancak bir yatak ve elbise ile kanaat eden adam hatırlanmaya layıktır.
Ben gündelikle çalışmış bir işçi olduğum gibi, patronluk da etmiş bir adamım ve her iki taraf namına söylenecek sözler de bulunduğunu bilirim.
Fukaralıkta hiçbir iyilik yoktur. Paçavralar, insanı hoş göstermez. Nasıl bütün fakirler faziletli ve namuslu kimseler değilseler, bütün patronlar da el çabukluğu ile muvaffak olan kimseler değildirler.
Fakat bütün sempatim, patron karşısında olsa da, olmasa da işini aynı vazifeperverlikle yapan, kendisine Garcia’ya götürmek üzere bir mektup verildiği zaman, sersemce sualler sormadan mektubunu alıp, götüren kimseye dönüktür.
Asıl mesele, bu çeşit insanları bulmak için, yapılan uzun endişeli bir araştırmadır. Böyle bir adama ne isterse verilir. Ona her şehir, her kasaba ve her fabrikada ihtiyaç vardır.
Bütün dünya Garcia’ya mektup götürecek adamı arıyor.