Belediye borçları
Aklı başında bir toplumda “devletin malı deniz, yemeyen domuz” diye bir atasözü olabilir mi?
Bu yağma zihniyetinin tavsiye mahiyetinde nesilden nesile aktarıldığı bir memlekette, belediyelerin soyulup soğana çevrilmiş olması şaşırtıcı mıdır?
★
“Borç yiğidin kamçısıdır” lafını atasözü olarak benimsemiş bir kültürde, borçlanmanın yüceltildiği, teşvik edildiği, borç alanın adeta kahramanlaştırıldığı, yiğitleştirildiği bir değerler sisteminde, belediyelerimizin gırtlağına kadar borca batmış olması tuhaf mıdır?
★
Bakın, Mansur Yavaş açıkladı, önceki dönemde 1 milyar liraya bitirilen ihale, sadece 188 milyon liraya tamamlanmış, tek kalemde 812 milyon lira… “Deveyi havuduyla yutmak” Japon atasözü müdür?
★
İstanbul belediyesinden tarikatlara dinci vakıflara aktarılan yüzmilyonlarca lira mesela… “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” değil de nedir?
★
Neymiş efendim, bir kişinin üç tane makam otomobili varmış filan…
Yılışık yılışık sırıtarak “bal tutan parmağını yalar” diyen Alman duydunuz mu siz hiç?
★
Üzümünü ye, bağını sorma
Beleş atın dişine bakılmaz
Bedava sirke baldan tatlıdır
Sokaklardaki avanta iftar sofralarına oturup, o sofralara aslında kaç para harcandığını merak eden oluyor mu?
Alt tarafı bi tas çorbayla, iki kap yemek için kimlerin şirketlerine, ne kadar ödeniyor, gerçekten o miktarlarda paraya mı maloluyor?
Üzümünü yeyip, bağını soran var mı?
★
Bana sorarsanız…
Türkiye’deki bütün finansal krizlerin temelinde yatan sıkıntı budur.
★
Belediye başkanlarının değişmesi yetmez…
Sayın ahalimizin zihniyetinin değişmesi gerekiyor.
★
Çünkü, tasarruf tedbirleri elbette çok önemli ama…
“Devletin malı deniz”den daha büyük israf var mı?