Türk Voleybolu son yıllarda güzel bir ivme kazandı.
Federasyon başkanlığına gelen eski voleybolcu ve yövnetici Akif Üstündağ da elinden geldiği kadar iyi şeyler yapmaya çalışıyor.
Görüntü bu.
Ancak, kulüplerimiz, özellikle basın ve halkla ilişkilerde zayıf.
Şöyle ki, sağdan saysan 5-6, soldan saysan 5-6 voleybol yazanı var. Bazıları ise maçlara bile uğramadan ya federasyonun, ya da kulüplerin basınla ilişkiler işi ile görevlilerin yolladıkları ile yetiniyor.
Yani voleybol basını güçlü değil.
İnternet siteleri voleybola gazetelerden daha çok ilgi gösteriyor ve daha çok okunuyor.
Hal böyle olunca, voleybolun eksikleri az olsun istiyoruz.
Birkaç haftadır ilgi ve üzüntü ile izliyorum.
Bazı kulüplerin bize yolladıkları fotograflar içler acısı. Enstantane yok, özellik yok, voleybol hiç yok.
45 yıla yaklaşan gazetecilik yaşamımda fotomahabiri olmamama rağmen voleybola ilk birincilik ödülü kazandıran kişiyim. Ve arkasından da voleybol ile bir yığın ödül alan tek gazeteciyim.
Elbette bize yollanan fotografların yarışmalık ve dörtdörtlük olmasını beklemiyorum.
Yeter ki, voleybol fotografı olsun.
Bir kulübümüz 5-6 ayrı bölüm fotograf yolluyor. Tam bir kirlilik. Bir kulübümüz arşivden eski takım fotografı yolluyor. Bir kulübümüz sevinçte suratlar kesik yolluyor. Bir kulübümüz havaya sıçramış üç oyuncunun sırtını yollamış. Ne top var, ne de vuran.
Yani, basın ve halkla ilişkiler işini kapmışlar “Nasıl olsa buraya çöreklendim, bana bir şey olmaz” havasındalar.
Maç sonraları sevinç fotografları da ayrı bir komedi. Oyuncular yerlerini öylesine kanıksamış ki her fotografta aynı görüntü. Görevli veya fotografı çeken hiç olmazsa oyuncuların bellerindeki ve üstlerindeki eşofmanları çıkartır.
Takım fotografları düzelir gibi oldu. Yine bozuldu. Menajerlerin önce görüntüyü düzenlemeleri, sonra takımın arasına girmesi gerek. Oysa bizim menajerler sağa sola bakmadan dalıyorlar takımın arasına. Milli takımlarda görüntü iyileşti.
Nur içinde yat Cengiz Göllü ağabeyimiz.
Önce takımın karşısına geçer, oyuncuları boylarına göre yerleştirir, arka ortayı veya arkada kenarı kendine ayırır ve her şey tamamlandıktan sonra da yerine giderdi.
Basın ve halkla ilişkiler bedava çalışmıyorlar. Sallaparti iş olmaz. Ve bakıyorum her Allah’ın günü eline fotograf makinesini alan salona dalıyor. Kimsin nesin yok. Ben bunca yıllık gazeteci olmama rağmen federasyonun verdiği kartı boynuma takıp öyle giriyorum salona.
Hala yıldız tablosunun yazıya giriş olacağını anlayamayanlar var. Yazıya bakan yıldız tablosundan “Kim oynamış” diye bakar. Yazı sonra gelmeli. Ama yazdım ya, kimsenin baktığı yok ve kimkime dumduma.
Basın ve halkla ilişkiler servislerinde çalışanlara sesleniyorum.
Bize gelen istatistiklerin hiçbirinde hakemlerin ismi yok. bazı maçlarda da maç raporları gelmiyor. Çünkü istatistikçiler sevinç fotograflarından ayrı kalmamak için sahaya koşuyor.
Ya doğru dürüst fotograf yollayın. Ya da Allahınızı severseniz hiçbir şey yollamayın.
Ve son ama önemli paragraf.
Voleybol liglerinde uzun zamandır cumartesi bayanlar, Pazar günü de erkekler oynuyor. Haremlik-selamlık gibi. Gönlümde erkek ve bayan takımı olan kulüplerimizin maçlarını aynı gün arka arkaya oynamaları. Seyirci çoğalır.
Bu benim görüşüm.