En çok “eş bulma” programı izlenen ülke!..
Yıllardır belki, bitmeyen tartışmaya döndü, “Eş Bulma” programları.. Müthiş reyting getiriyor, bu yüzden müthiş reklam alıyor. Bu programı günde bir saat yapanın aylık geliri, tüm TC Bakanlar Kurulu maaş toplamını aşıyor.
En büyük kapışma bu yüzden Çöpçatan programları ve ekranda “Çöpçatanlar” arasında oluyor. Akıl almaz transferler..
Sade çöpçatan değil, rakip programda bir katılımcı reyting yapıyorsa, onu da transferler..
Bu arada “Genel Ahlak” gibi her yere uzayabilen bir tarife dayanarak RTÜK’e yapılan şikayetler.. “İllallah” diyen, ya da baskı altında kalan RTÜK’ün kesmeye başladığı milyonluk cezalar..
Bu programlardan söz edilmediği bir gün hatırlıyor musunuz, gazetelerde?. Sosyal medyayı hesaba katmıyorum bile..
Bu program bize mahsus değil tabii.. Pek çok ülkede var.
Peki, “Çöpçatan/ Eş bulma” programının en çok izlendiği ülke hangisi olabilir sizce?.
Sizi yormadan söyleyeyim de, boşuna kafa patlatmayın..
Çin!.
Bizim bildiğimiz Mao’nun kurduğu Çin işte!.
İlk programı 177 milyon kişi izlemiş.. Şimdi her program ortalama 200 milyon Çinli ekran başında!.
Çin programının bizim bildiğimizden bir farkı var..
Diyelim adamla kadın anlaştılar.. İş bitmiyor.. Programı yan odada ekranda izleyen iki tarafın anne ve babalarına soruyorlar..
“Kabul ediyor musunuz” diye..
Ve o yandakilerin her birinin, yani iki anne, iki babanın Güvenlik Konseyi Devamlı 5 Üyesi gibi, “Veto” hakkı var.
Biri “Hayır” dedi mi, bitti.. Sil baştan, yeni adaylar!.
Bunları nerden öğrendim?.
The New York Times’ın (NYT) İstanbul’da basılan sayısından.
Bu İstanbul Baskısı, bu kentteki bütün önemli gazetelere gider..
Hadi gitmedi.. Gazetenin tamamı internette var. Bir tık ötenizde. Hemen bütün gazeteler de abonedir.
Peki kaç gazeteci, odasında, ya da karşısındaki ekranda duran bu gazeteyi karıştırır?. “Ne var, ne yok” diye bakar?.
Hiç!. Sıfır!..
Çünkü baksalar, mesela hafta sonu eklerine, hem de ülke gündemine paralel ne okunacak meraklı, heyecanlı, neşeli, hüzünlü haber öyküleri çıkar..
Örneği bunun için verdim.
NYT, bu haber öyküyü tam yarım sayfa yazmış, 24 sayfalık gazetesinde..
Mao rejiminden geldiği yere baktım Çin’in.. Rejim mejim, insanda değişen bir şey olmadığını gördüm..
Bu programın hızla tutma sebebinin, aynen bizde olduğu gibi, geleneklere dönüş olduğunu öğrendim. Bir zamanlar, bizdeki gibi bohçacı kadınlar, yani çöp çatanlar varmış Çin’de de.. Mahalle mahalle dolaşıp, annelere gelin damat adayları anlatırmış. 1911’de, son imparatorluk da çökünce, Cumhuriyetçiler, çöpçatanlarla evlenme işini yasaklamışlar.
Bugün, tekrar ediyorum, Mao Çin’i, imparatorluk geleneklerine dönüyor, iyi mi?.
Dahası.. Bu 200 milyon Çinli tarafından izlenen programın sunucusu cinsiyet değiştirmiş bir ünlü şovmen ya da şovgirl..
Oğlan analarının ilk baktığı şey, gelin adayının doğurgan olması.. Damat adaylarında aranan ise, evi geçindirme gücü..
Anne ve babalar evliliğin kesin olumlu sonuç vereceğine inanmazlarsa, “Veto” ediyorlarmış. Onun da sebebi, düğün maliyeti.. Şangay’da mesela orta sınıf bir düğün 200 bin renmibi (onların parası/ Yaklaşık 750 bin tl.) civarında oluyormuş çünkü.. İkinci düğün, aile batırır..
Kız aday da, anne babası gibi önce erkek adayın mali durumuna bakıyormuş.
“Bisiklette gülmektense BMW’de ağlamayı tercih ederim” diyen bir gelin adayının sözleri, slogan olmuş ülkede..
Erkek aday neye bakıyormuş peki?.
Gençlik, güzellik, ve en önemlisi, “Masumiyet!.” Okudunuz değil mi, buraya kadar..
Yazılırsa okursunuz çünkü..
Çünkü ülkem için güncel konu.. Üstelik de fevkalade şaşırtıcı ve fevkalade meraklı bir konu.. En önemlisi bu okuduklarınızı ilk fırsatta birine anlatırsınız değil mi?. (En önemli okuma sebebidir.) “Yahu Çin delikanlıları kızda en çok bekaret arıyormuş” demez misiniz, mesela.. O zaman niye okumayasınız ki!
Peki böylesi bir yazıyı pazar ekinde, bol vaktiniz varken daha da iyi okumaz mısınız?.
Niye yok o eklerde böylesi yazılar?.
Çünkü, her gazeteye gelen ve toplantı salonunun üzerine yayılan tonla yabancı gazeteyi okuyan, “Şundan ilginç bir şey çıkarayım” diyen, kalmadı bizim meslekte..
M. Ali Ağbinin yıllarca yaptığı gibi, hatta bilmediğim dil, Fransızca L’Equipe’i bile önüme atıp, “Şundan bir yazı bul çıkar” diyen şefler yok..
Oysa gençlere gazeteciliği en iyi öğretecek şey, inanın İletişim Fakülteleri değil, her gün bildiği yabancı dilde en az bir gazete okumak ve “El oğlu nasıl yazıyor, nasıl sunuyor” her Allahın günü, göre göre öğrenmek!.