Bindikleri dalı kesen turizmciler!..
Size uzun uzun anlattım.. Land of Legends/ Efsaneler Ülkesi hayatta gördüğüm en müthiş su parkıydı. Los Angeles’tan Sydney’e neler görmüş gözlerle etmiştim bu lafı..
Antalya için gökten inmiş bir turizm mucizesiydi adeta.. Euro Disney, dünya turizm merkezlerinden Paris’e, ilaveten nasıl milyonlar getiriyorsa (Fazla turist göz çıkarmaz) Bu Efsaneler Ülkesi de, dünya güzeli Antalya’mıza neler vaat ediyordu?.
Gez gez bitmez bu muhteşem parkta gezimizin son durağıydı, Kingdom adlı çocuk oteli.. Sadece çocuklar için tasarımlanmış dünya şirini bir otel.. Fazla da büyük değil..
Bayıldım.. Çıktık.. Ayrılacağız.. Bizi gezdiren ve parkı anlatan arkadaşa “Gördüklerime inanamadım. Türkiye’de böyle bir harika park!.. İnanılmaz” dedim.. “Yöre tatil köyleri size nasıl teşekkür etseler azdır. Bu park oraları doldurur..”
“Siz ne diyorsunuz Hıncal Bey” dedi.. “Onlar bizi kıskanıyorlar..”
Şaka ediyor, sandım.. “Niye ki” dedim..
“Bu minik çocuk oteli var ya.. Onların oteline rakipmişiz!.”
Yıllardır Antalya’ya gider gelirim..
Mihmandarımızın doğru söylediğini kabul edecek izlenimlerim var..
O Antalya’yı yok eden “Her şey dahil” sistemine esir olmuş, bütün otel ve tatil köyleri..
“Havaalanından al.. Havaalanına bırak..”
Adam kaldığı tatil köyü dışında toprağa ayak basmıyor..
Basması da istenmiyor zaten. O zaman, çadır kurup içine iki yatak atsan, rakipsin..
Kimse kızmasın.. Gerçek bu..
Aspendos’ta dünya güzeli festivaller yapılır yıllardır.. Dünya çapında yıldızlar, solistler, dünya çapında opera ve bale kumpanyaları gelir.. Fethiye’den Alanya’ya tonla tatil köyü, tonla otelden biri, konuklarını Aspendos’a taşıdı mı?. Taşımayı geç.. Otelin lobisine bir pankart asıp festival programını duyurdu mu?.
Antalya bir tarih hazinesi.. Otel araçları ile günlük turlar düzenledi mi?. Dağın tepesinde Silyon diye bir Antik Şehir var..
Mustafa Erdoğan götürdü bizi.. Anadolu Ateşi Mustafa Erdoğan.. Biz dört çeker jiple zor gittik. Adam o dağın tepesine şehir yapmış, stadyum yapmış.. Tiyatro yapmış.. Niye?. İşgal korkusu..
O tepeye daracık, bir at arabası zor geçer yoldan çıkılıyor. Orayı tuttun mu, İskender ordusu da, Pers ordusu da giremez..
Hepsinin kalıntıları asırlara meydan okumuş, duruyor..
Şimdi burayı kim görmek istemez?. Sorayım bakayım, Silyon’u bilen, gören kaç otelci var, Antalya yöresinde?.
Yolu ayrı.. Trekking işte burda yapılır.. Daracık vadinin içinden bir ırmak akıyor, çağıl çağıl.. Al sana rafting!. Dağ köyleri yol boyu.. Gözleme yapıyorlar.. Ayran yapıyorlar.. Kaynamış mısır yapıyorlar.. Al sana güzellik, özellik.. Al sana açık büfeden bıkanlar için değişiklik.. Para değil, istedikleri..
Ama hayır.. Turist dediğin tatil köyüne tutuklu olacak, kapı dışarı çıkmayacak.
Dışarda öcüler var, çünkü..
Antalya’nın dünyaca ünlü bir restoranı var.. Yedi Mehmetler.. Ben ilk 1960’larda gitmiştim. Küçük şirin bir esnaf lokantasıydı. Şimdi saray gibi.. Başkası da yok.. Niye?. “Her şey dahil.. Dışarda yemek yasak?. Nasıl kalite restoran açılır da yaşar?. Kaç tanesi battı..
Yahu anlaş Yedi Mehmet’le.. Rezervasyon yaptır, getir götür.. İçerde nasıl alakart restoranın için ek para alıyorsun. Onu teklif et konuğuna.. Bir otobüs, minibüs dolusu çıkar.. Onca tatil köyünü düşünün.. On, yüz Yedi Mehmet olur Antalya’da..
Ama olmaz!.. Turist demek, senin otelinde hapis demek ya..
Otursun oturduğu yerde..
Bu kafa ile turizm olur mu?.