Bugünkü YOBAZ düzen içinde gerçek bir din adamı olan Yaşar Nuri Öztürk, doğum günü olan 22 Haziran’da hakkın rahmetine kavuştu.
Gerçek Türk dindarları Yaşar nuri Öztürk’ü çok arayacaklar.
Allah günahlarını af etsin ve rahmet eylesin.
Başımız sağolsun.
MAYIN TARLASI
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Kimliği
Yaşar Nuri Öztürk, Bayburtlu bir anne ile Sürmeneli bir babanın çocuğu olarak Trabzon’un Sürmene ilçesinin Küçükdere köyünde doğmuştur. Çoğu Çaykara’da bulunan Niyazoğlu sülalesindendir. İlk eğitimini babasından Kur’an okuyarak aldı ve dokuz yaşında hâfız oldu. On yıllık klâsik medrese eğitiminden sonra hukuk ve ilahiyat tahsilini tamamladı. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında “İslâm Felsefesi” konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya’da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa’da Grenoble Üniversitesinde çalıştı. New York’ta “İslâm Düşüncesi ve Çağdaş Sûfî Düşünce” dersleri okuttu.
Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982’de “Türkiye Millî Kültür Vakfı” ödülünü kazandı.
Hayat hikâyesi
Yurt dışında ve yurt içinde pek çok yerde İslâm dininin zihniyeti, insan ve insan hakları konularında konferanslar verdi. Türkiye’de Kur’ân-ı Kerîm’in Özüne Dönüş Hareketi’nin öncüsü olan ve Time Dergisi’nin gerçekleştirdiği “20. Yüzyılın En Önemli Kişileri” listesinde kamuoyunca belirlenen yüz isim arasında ilk on arasına giren Yaşar Nuri Öztürk aynı zamanda da, Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görevde bulundu. ABD-New York’ta (The Theological Seminary of Barrytown) bir yıl misafir profesör olarak “İslâm Düşüncesi” dersleri okuttu. Aynı süre içinde The World Scripture’ın İslâm bölümünün hazırlanışında görev aldı. Büyük çoğunluğu İslâmiyet hakkında elliye yakın kitabı vardır. Özellikle onun “Kur’an’daki İslâm” adlı ansiklopedi vasfındaki kitabı, Yaşar Nuri Öztürk tarafından çoğu konferansında telkin edilmektedir.
1992 yılında İstanbul Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi kuruldu. 19.11.1993 yılında ise Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk kurucu dekan olarak atandı.
İlk tercümesi Elmalılı M. Hamdi Yazır tarafından yapılan Kur’an’ın yorum katılmamış Türkçe çevirisini yayınlamıştır. 1993 – 2003 yılları arasında 126 baskı yapan bu çeviri, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin En Çok Baskı Yapan Kitabı” sayılmaktadır.
14 Şubat 2013 tarihinde TRT sanatçısı Nazlı Kanaat ile nişanlanmıştır. 2011 yılından beri mide kanseri ile mücadele eden Yaşar Nuri Öztürk, 22 Haziran 2016 Çarşamba günü İstanbul’daki kendi evinde hayatını kaybetmiştir.
Siyasî hayatı
Yaşar Nuri Öztürk, 3 Kasım 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden İstanbul milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Daha sonra CHP’den istifa etti. Ardından da Halkın Yükselişi Partisi’ni kurdu ve bu partinin genel başkanlığını dört yıl boyunca sürdürdükten sonra 19 Ekim 2009 tarihinde üniversite ile çok ilgilenemediği gerekçesiyle genel başkanlıktan istifa ederek aktif siyasî hayatını sona erdirmiş oldu. Öztürk, İstanbul ilinin Beykoz ilçesine bağlı Paşabahçe semtinde ikamet etmektedir.[7] “Saba Tümer ile Bugün” programında Kur’an meali yorumlamış; Facebook, Twitter ve telefon üzerinden gelen sorulara cevap vermiştir.
Aydınlık gazetesinde makaleler yazmaktadır.
Görüşleri
İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe ve İmâm Zeyd hakkındaki kişisel görüşleri
Ana maddeler: Şîʿa-i Ulâ, Hanefîlik, İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit, Zeydîlik, ve Zeyd bin Ali
Onun aslında Hanefilik ile itikaden pek ilgisi bulunmadığını ifade ediyor:
“ İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe, H. 121 / M. 739 yılında “Hânedan-ı Alevîyye” mensuplarından “İmâm Zeyd bin Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn” tarafından Emevi Halifesi Hişâm bin Abd’ûl-Melik’in zalimane idaresine karşı çıkarılan isyanı da Muhammed’in komuta ettiği Bedir Savaşı’na benzetmiş ve destek vermekten hiç de çekinmemişti. ”
Ayrıca “İmâm Zeyd” ile olan fikrî benzerliğine de şu cümlelerle değiniyor:
“ “İmâm Zeyd”, – “Eftâl olarak nitelendirilen daha seçkin bir şahıs varken, Mafdûl olarak adlandırılan daha az seçkin olan bir başka şahıs tercihen hilafet makamına getirilebilir” görüşüyle İmamiye Şiası’ndan,
“İmâm-ı Â’zam” ise, – Zâlim yönetimlere kılıçla isyan etmeyi farz kabul eden görüşüyle, önderi olarak gösterilen günümüz “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” itikadından,
ayrılmaktalardı. Akabinde verdiği fetvalar ile sürekli olarak Ehl-i Beyt’e arka çıkan Aleviler’i destekleyen Ebû Hanîfe Nu’man İbn-i Sâbit de Halife Mansûr tarafından katledildi.
”
Ayrıca bakınız: Emevîler, Hişam bin Abdülmelik, Emevîler devrinde Alevîler, Hasan bin Zeyd’ûl-Alevî ve Abbâsîler devrinde Alevîler
Bâtınî Karmatîlik hakkındaki kişisel görüşleri
Bâtınî-Karmatîlik konusundaki görüşlerini ise HALLÂCI MÂNSUR isimli iki ciltlik eserinin birinci cildinde açıklıyor. Birinci cildin ilk elli sayfalık giriş kısmı Karmatîler’in kurdukları toplumcu sistemin ne kadar başarılı olduğundan bahsetmektedir.
Ayrıca bakınız: Bâtınîler, Karmatîler, Hallâc-ı Mansûr, Hurûfîler ve İsmâililer
Reenkarnasyon hakkındaki kişisel görüşleri
Kur’an-ı Kerîm’e göre reenkarnasyonun olası olduğunu ayetlerden örnekler vererek savunan Yaşar Nuri, buna inanmayanların ise bir tür tabuculuk içinde olduklarını söylüyor. Ona göre Kur’an-ı Kerîm reenkarnasyona mesnet olacak onlarca ayet barındırmaktadır. Süleyman Ateş’in Cennet ve Cehennem’i reenkarnasyon ile izah ettiğini söylüyor. Reenkarnasyonunmüteşabih bir ahiret inancının bir tür yorumu ve işleyişi olduğunu da ekliyor. İslam tarihinde reenkarnasyon konusu hakkındaki görüşlerini,
“ İslam düşünce tarihinde reenkarnasyonun kabulü çok eskilere gider. Ta ben şeyde inceledim bunu genişçe, Hallâc kitabımda. Hallâc’ın bağlı olduğu Karmatî ekol ve İhvan-ı Safa risaleleri, o beş cilt kitapta, ki insanlık tarihinin fikir mirası bakımından devlerindendir. Orada incelenmiştir, kabul edilir. Ama bugünkü insanlar da bunu yeniden ele almalıdır. Çünkü, Dünya’da çok ciddi bir konudur reenkarnasyon meselesi. Bir Hint tenasühü ile karıştırmayalım. Çünkü reenkarnasyona inananlarda ahiret inancı var. İki, peşinen evet veya hayır demeyelim, bunun üzerinde düşünelim. Çünkü, Kur’an’da buna onay olarak alınacak iki düzine ayet var. ”
olarak belirtiyor.
Kur’an-ı Kerîm’de reenkarnasyon
Kur’an bu Dünya’ya iki defa gelip üçüncü kez gelmek isteyip de kendilerine müsaade edilmeyenlerden bahsediyor ve onlara üçüncüyü gidemezsiniz dendiğini söylüyor. Fakat bu durumun herkes için bağlayıcı olmadığını belirtiyor. Ona göre, kimi bir kez gelir adam gibi yaşar ve tekâmülünü tamamlar. İçlerinde Süleyman Ateş’in de bulunduğu birçok tefsir aliminin müteşâbih olan Cennet-Cehennem gibi kavramların açılımını reenkarnasyonla verdiklerini kuvvetle yineliyor. Bununla beraber, Kur’an-ı Kerîm’in böyle ayrıntılar vermediğini de ekliyor. Fakat, ona göre insan tekâmülünü bir şekilde tamamlamaya mecburdur. Reenkarnasyonun da bu tekâmülü tamamlamanın yollarından biri değil, yegâne yolu olduğunu vurguluyor.
“ Bana göre, yanılmıyorsam reenkarnasyon hayatın en mühim realitelerinden biridir. Reenkarnasyonsuz hayatı da, dini de, hiç bir şeyi izah edemezsiniz… Ben bundan önceki hayatımda mesela kumandanmışım, üç tane de hanımım varmış… Zaten reenkarnasyon yoluyla Cennet ve Cehennem’i yaşıyor insan, Dünya’da yaşıyor bir nevi. Ama bir de büyük kıyamet koptuktan sonra, artık gelip gitmek falan o her şey bitecek, o zaman ne olacak? İşte orada da bir Cennet ve Cehennem söz konusu. O ayrı bir iştir. Onun hakkında bizim hiçbir bilgimiz yok. Ne vakti hakkında bilgimiz var, ne nasıllığı hakında bir bilgimiz var. Allah orada hepimizin yardımcısı olsun. Ama o da olacak. Büyük hesap, büyük mizan, büyük kıyamet. Yalnız İslam bilginleri Cennet ve Cehennem’in şu anda mevcut olduğunu ve işlemekte olduğunu söylüyor. Nasıl işliyor bu? İşte reenkarnasyon yoluyla. ”
diyor.
Ahiret inancı ve reenkarnasyon
Yaşar Nuri, bu konudaki görüşlerini
“ Şimdi dinlerin getirdiği ahiret inancı, ahiret inancı olmadan din olur mu? Niçin? Çünkü omurgadır. Omurgadır. Ahiret inancı karmanın bir başka ifadesidir. İşte reenkarnasyon var mı? Yok mu? Efendim, bunlar işin müteşâbih tarafı. Ahiret inancı olmadan din de olmaz, hayat da olmaz, insanlık da olmaz. O olacak. Ha onun izahı. O bir reenkarnasyon sistemiyle mi yürüyor? Nasıl? O ayrı, onu tartışın konuşun. Dolayısıyla kimse kötülüğe kötülükle mukabele ederek bir meziyet işlediğini zannetmesin. Ben reenkarnasyonun, hüküm vermiyorum, dedim ya müteşâbih bir alandır, ahiret inancı iman olarak korunmalıdır, müteşâbih açıklamaları ayrı bir dava. Ben reenkarnasyonun, büyük dinlerdeki ahiret inancının bir işleyişi olduğunu düşünüyorum. Ve hayatın en muhteşem gerçeklerinden biridir bana göre reenkarnasyon. ”
şeklinde dile getiriyor.