Birçok konuda söz alabilen geniş repertuarlı bir ezberlikçileri var. Başka bir deyişle bunlara bilgili denilebilir. Ama kültürlü denemez. Yaptıkları doğrudan doğruya ezberciliktir. Yani konulara, yaşanan olaya ‘’YAKLAŞIM TARZLARI’’ budur.
Bu kişiler böyle durumlar için önceden söyleyecekleri konuları derleyip bunları ezberlerler. Yakaladıkları, var oldukları ortamda hemen gerekli gereksiz ortaya dökerler. Söyleşilere bilgileri, görüşleri yangıları ile katılan bu kişiler ‘’Düşünen bir insan bir aydın yerine bir başvuru kitabı.’’ (Sözlük-ansiklopedi-?-harita kitabı olurlar.
Bu kişilerde itici olan, ezbercilikle, bilgi aktarıcılığıyla göz boyamak.
Ezbercilerinki tartışma değildir, onlar çekişirler, kavga ederler. Çünkü düşünme, değerlendirme, yargılama yetenekleri körelmiştir.
Tartışmaktan hoşlanmıyorlar hemen karşısındakini küçültücü aşağılayıcı sözler etmeye girişiyorlar.
Bir yerlerde başka türlü bir şeyler yapmaya kalkan oldu mu hemen bastırılır. Bunlar değerlendirmeye pek yanaşmazlar, hemen baskı kurmak, yönlendirmek, hükmetmek isterler.”
M.FUAT çok uzun zaman önce bizlere böyle açıklamış. Ancak çok azımız ders almışız. Bu nedenle 2015-2016 voleybol sezonuna farklı bir bakışla değerlendirme yapacağım. Farklı derken testi kırıldıktan sonra ahkam kesenlerden değil de, sezon önceleri yazdıklarımdan örnekler sunacağım. Bakalım neler aktarmışız.
A) M.FUAT kitabında Adnan Özyalçın’ın görüşünü aktarmış.
“Başkaldırma gündelik yaşamımız içinde karşılaştığımız olaylar önünde aldığımız insani bir tavır, namuslu bir davranıştır. Ama birtakım kurnaz kişiler, bu olağan davranışı ‘öfke’ sözüyle olağanüstü bir davranış gibi göstermek isterler, öyle ya öfkeli bir karşı çıkma düpedüz bir saldırıdır. Gerçekler, tatlı bir baş dönmesi veren öfkenin gözünde olduğundan başka görünür. Öfkeli’nin karşı çıkmasına güvenilmez bu yüzden. Bel bağlanılmaz. Öfkeli genç kuşak’lar, olur olmaz şeylere kızıp karşı çıkarak öfkelenen birer deliden başka nedir? Temelinde herhangi bir düşünce yerine, öfkenin kendisi yatan bir öfkelendirmenin değeri ne olabilir ki? İşte ‘öfke’ tuzak-sözünün olağan bir karşı çıkmayı baltalayan içten pazarlık sonuçları”
B) YABANCI OYUNCU SAYISI KARARI…..:
( 21.11.2013) BİZ KAÇ KİŞİYİZ? ( YAZININ TAMAMI )
Bu sezon Ligimizde ilk altıda direk 3 yabancının oynayabilmesi iyimserliği beklentilerin ötesinde, yıkımlara sebep olmaya başladı. Gerekçeleri ne olursa olsun, Türk Voleybolunda ortaya çıkan sonuç, çok çabuk kendini gösterdi.
a)İki veya iki artı birde, ilk altıda oynayacak ülkemizin sporcuları kenarda oturmaya başladı.
b) önceki yıllara oranla bilhassa Voleybol liglerinde kalitenin artacağı beklentisi derelerde boğuldu. Bir önceki sezonlardaki takımların oyun kalitesi ile üçüncü yabancı kararı ile oyun kalitesini ne kadar değişti?
Şu sorulara yanıt arayın
a) Üç yabancı liglere ne kattı?
b) Sadece kadınlarda 2+1 de, ilk dört takımda oynama (yer alma) şansı bulacak bu dört kişinin Milli takımdan neler götürdüğünü, Erkeklerde ise ilk altı takımda 2+1’de şans bulacak bu altı kişinin milli takımdan neler götürdüğünü iyi hesaplama yaparak sorgulayın.
c) Üç yabancı ile oynanan müsabakada topa temas ( oynama) oranı ile, 2+1’deki topa temas oranı ne kadar değişkenlik içerir. Ve en önemlisi en kritik noktalarda vs. vs. topla temas-oynama- kimlerde son buluyor, sorgulayın.
Sayfanın arkasına da, yabancı sayısı üç olunca Türk Voleybolu neler kaybetti tek tek sıralayınız. En başına da hatırım için şunları yazın.
Voleybolda ümidini kaybeden, Voleybola küsen yeni nesil çocukları.
Çocuklar, çocuklar, çocuklar ve her yıl 1.200.000 ( bir milyon iki yüz bin sporcu adayından, genç (aday) nüfustan pay alamayan bizler, İlk altıdan dışlanan, kenarda ısınmaya devam eden şampiyonluklar kazanan oyuncularımız. Bu ufacık karar topu öyle bir yuvarlanıp büyüyecek ki sağ kalanlar, cenazede bir saf dahi oluşturamayacaktır.
2012 Londra Olimpiyatlarının açılışında, İngilizlerin gurur duydukları, ULUSAL SAĞLIK kuruluşu bir gösteri yaptı. İngilizlerin gurur duydukları bu sağlık kuruluşunun misyonunda yer alan şu sözleri de, gösteride yer aldı ve damgasını vurdu.
“Bir toplumda hastalanan bir kimse şayet maddi yetersizlik nedeniyle tıbbi yardım alamıyorsa o toplum kendisine medeni toplum diyemez.”
Ben de bu misyonu örnek alarak diyorum ki;
“Bir toplumdaki ULUSAL Ligde bir sporcu, kulüplerin, yöneticilerin, idarecilerin, antrenörlerin, taraftarın, seyircinin, basının vs. v. Ve Federasyonun istek, karar veya yönlendirilmesi nedeniyle, kendi sporcusu sahada yer alamıyorsa veya oynayamıyorsa o toplum ( spor branşı) kendisine medeni toplum diyemez, Voleybol Ailesinin ve Voleybolun var olduğundan söz edemez.
İşte 21.11.2013 de böyle yazmışım.
C) Bu sezon öncesi Kulüplerin 3+1 uygulamasının en büyük gerekçesi Avrupa kupalarında başarılı olmak idi. Peki geriye doğru bakınca, bu düşünce ne kadar doğrulandı?
Acaba kantite-kalite- nicelik-nitelik mi önemli? Şimdiki transfer haberleri kalitelinin seçimi mi?
1. Kadın Milli Takımı 2012 de Olimpiyat’ta gitti. —-LÜTFEN MUTLAKA OKUYUNUZ…… “ BİR GARİP AİLE” 30.08.2013……
2. 2016’de Olimpiyat’ta gidilemedi. Yabancı sayısının etkisi nedir acaba?
3. Kimileri hemen son antrenöre fatura kesti. İstifa istendi.
4.- 2012 Ekimden-2016 Ekimine geçen sürede neler ve ne oldu?
SON SEKİZ YILA İYİ BAKMAK GEREKİR. TETEBBU. Mukayese yaparak değerlendirmeliyiz.
YABANCI SAYISINI İÇİN TETEBBU. HER ŞEY İÇİN TETEBBU.
Birileri Arapça yazma Türkçe “araştırma” yaz dedi. TETEBBU yapmak sadece araştırma yapmak değilmiş meğer. Önce
a) Bir şeyi iyice inceleme,
b) Onunla ilgili bilgi edinme
c) Araştırma.
SÖZLÜK BÖYLE YAZIYOR.
Artık yeni bir şey yazmanın hiç bir anlamı yok. Önceki yazıları tekrar okumak gerekir. Bu günlerde yaşananları önceden TEK TEK yazmışız.
ANLAŞILAN KİMSEYE BİR ŞEY ANLAMAMIŞ VE ANLATAMAMIŞIZ.
OLAN TÜRK VOLEYBOLUNA OLUYOR.
Şimdi Türk Voleybolunun kaybolan sekiz yılını kim geri verecek?
SAYGILARIMLA,
A.HANÇER