Yeditepe’nin harika gençleri..
Yani bu nasıl bir güzelliktir?. Hepsine sarılıp, teker teker kucaklamak, öpmek isterdim.. Bu yazımı o öpüşler yerine kabul edin, göğsüme gurur, geleceğime umut, gözlerime yaş dolduran gençler..
Yeditepe Üniversitesi’nden bir davet geldi. Öğrenciler yaptıkları anket sonunda beni “En İyi Köşe Yazarı” seçmişler..
“Bu tür ödülleri bizim gibi ununu elemiş, eleğini asmışlara değil, böyle bir ödülle coşacak, taşacak gençlere verin. Bu ülkede gençlere fazla imkan tanınmıyor, hatta yolları kesiliyor.. Bari siz gençler, kendi kuşağınıza sahip çıkın” diye kaç ödül töreninde konuştum ve yazdım..
“Amacınız beni okulunuzda görmekse, davet edin, koşarak gelirim. Ödüle gerek yok.. Onları gençlere verin” diye ilan ettim..
Belki de gitmezdim bile.. Eğer Yeditepe, temelinin atıldığı günden beri takip ettiğim, benimsediğim, “Benim” dediğim üniversitem olmasaydı..
Beni inşaat alanındaki otların biçildiği günden başlayarak durmadan Kayışdağı’na taşıyan sevgili asker arkadaşım Bedrettin Dalan, ona atılan tonla rezil iftiranın altından tertemiz çıkıp, tekrar Yeditepe’ye dönmeseydi, adım atmazdım. Atamazdım.
“Başkanım, bu ülkenin fena halde siyasi lidere ihtiyaç var.. Siyasete dönün” dediğimde, Dalan bana “Hıncal, bu ülkenin dört bir yanında cemaat okulları kuruluyor.. O okullar kendi kafalarına göre adam yetiştiriyor. Onlarla mücadele ancak ayni silahla olur. Cemaat okullarına karşı, çağdaş okullar kurmak zorundayız. Bu daha önemli” demişti.. Taa o yıllarda bu köşede yazmıştım.
Dalan, bugün “Paralel Yapı” denen ihanet şebekesini daha o yıllarda keşfetmişti yani. O paralel yapı tehlikeyi görüp Dalan’ı yok etmeye karar verdi. Kurduğu tezgah ve emir kulu savcılarıyla, Dalan’ı terörist ve darbeci ilan etti. Siyaseti reddeden, “Mücadele ancak eğitimle olur” diyen Dalan darbe yapacaktı öyle mi?.
Kimin ne olduğu belli değildi, o günlerde. En yakın bildiği arkadaşları Dalan’ı telefonla bile aramıyorlardı, korkudan.. Ben köşemde “Dalan darbeci olamaz” diye yazdım.. Bildiğim, inandığım için..
İşte o Dalan’ın ve ta o zamandan sağ kolu durumundaki Sedefhan Hocamın hatrı için gittim, Yeditepe’ye.. İyi de gitmişim..
Ödül töreni, bir şenlik havasında düzenlenmiş.. Ama giriş paralı..
Okul ödül dağıtıyor, öğrenciler salona beşer lira ödeyip giriyorlar, iyi mi?.
Hem de ne iyi bilseniz..
Yeditepe öğrencileri dört yıl önce “Hayalimi paylaş” adıyla bir kulüp kurmuşlar. Uluslararası “Make a wish”e bağlı Türkiye Derneği “Bir Dilek Tut”un Yeditepe şubesi olarak.
Bu gurup işte geceyi organize eden ve de paralı yapan.. Çünkü paraya ihtiyaçları var.. Başkanları Melis Coş’la konuştum.. Bakın, ben değil o anlatsın olanları..
“Her birimizin bir hayali vardır bizi yaşama bağlayan, mutlu eden. Bu misyonla yola çıkan iyi yürekli insanlarla 2009 yılında kuruldu bu topluluk. Bir Dilek Tut, Make A Wish’in sosyal sorumluluk projesini Yeditepe’de gerçekleştirmek üzere.. Adımız “Hayalimi Paylaş.”
Kimlerin hayallerini paylaşıyorlar peki?.
“Bizler, 3-18 yaş arası, hayati tehlike taşıyan hastalığa sahip çocukların dileklerini gerçekleştiren mutluluk perileriyiz. Gülmeyi unutan çocukların yüzlerindeki tebessümüz.. O minik yüreklerin ‘imkansız’ dediği her şeyin mümkün olabileceğini gösteren gönüllüleriz.. Bugüne dek İstanbul içinde ve şehir dışında, 50’den fazla çocuğun hayalini paylaştık ve gerçekleştirdik.”
Hayal gerçekleştirmek bedava olur mu?. Fon gerek tabii.. Her yola başvururken, kendi arkadaşlarını kenarda bırakmak olur mu?. Üniversite etkinliklerini de paralı yapıyorlar işte ki, herkesin katkısı olan bu güzelliğe.. Her Yeditepeli “Bir taş da ben koydum” desin..
“Tiyatrolar, konserler, söyleşiler, stand-up gösterileri ve ödül törenleriyle hem eğleniyoruz hem de çocuklarımızın hayalleri için gerekli olan maddi ihtiyacı sağlıyoruz” dedi Melis..
“5. Reich’in Korku ve Sefaleti” Gökhan Türkmen’in “Aşk Lazım” isimli teatral konseri, Yunus Günce’nin tek kişilik ‘Kafamda Böcekler Uçuşuyor’ şovu, Tiyatro Kedi’nin ‘Müfettiş’ i ve işte bizim katıldığımız, üniversitemiz öğrencileri tarafından seçilerek yılın en iyilerinin ödüllendirildiği, “Dilek Ödülleri Gecesi”, “Hayalimi paylaş”ın etkinliklerinden bazıları..
Paralar toplandı.. Sonra..
“Kendi paramızı kazandıktan sonra sıra geliyor küçücük yürekleri mutlu etmeye, yüzlerindeki sıcacık gülümsemeyi görmeye. Koordineli olarak çalıştığımız Bir Dilek Tut derneğinden zenginleştirmek üzere dilek alırız. Bu dilek; bazen bir çocuğun en çok sahip olmak istediği eşyadır, bazen tanışmak istediği oyuncu ya da futbolcudur, bazen gidip görmek istediği lunaparktır şehirdir, bazen dinlediği masallardaki gibi bir prenses olmaktır. Biz onlara istediklerini hayallerine en yakın şekilde vermek için uğraşırız. Sadece dileklerini gerçekleştirmekle kalmaz, o günü onlar için olabilecek en mükemmel ve unutulmaz hale getirmek için çalışırız.
Kısacası biz; ömrüne bir gün katamasak da, bir gününe bir ömür kattığımız minik bedenlerin dilek perileriyiz” diye anlattı Melis.
Gece başlarken, sahnedeki ekranda hayali “Masallardaki gibi prenses olmak” olan minik kızın gününü izledik.. Nasıl ama, nasıl tüm ayrıntıları ile planlanmış bir prenses yapmışlar küçük kızı.. Tam masal alemi yaratmışlar..
Sonra tören başladı.. “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü Türkan Şoray’a Bedrettin Dalan şahsen verdi.. Bu kadar hak edilmiş bir ödül azdır herhalde.. O ödülün anlamını “En İyi Erkek Şarkıcı” seçilen Can Bonomo, ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada anlattı..
“Benim için de tam bir Hayalimi Paylaş gecesi.. Türkan Şoray’la bir saatten beri ayni çatı altındayım.. İnanamıyorum..” Sonra koşarak sahneden indi ve en önde oturan Türkan Şoray’ın elini öptü.. Öpülesi elini..