1 Kasım’a kadar kaç “Ana” daha ağlayacak?
Bir yanda “Hepimiz kardeşiz.. Kucaklaşalım” lafları.. Öte yanda, yangına körükle gitmenin dik alası.. Herkes, kendinden olmayanı itham ediyor, suçluyor, “Öteki” ilan ediyor..
“Türk, Kürt” palavra.. Biz bölünmenin her türlüsünü pompalıyoruz.. Siyasiden spora, yöneticilerimiz bir yandan, medyamız öte yandan..
Türk tarafında (Güya) iki kişi kucaklaşamaz, kan davalı olurken, Türk- Kürt bu yangın ortamında nasıl kucaklaşacak söyler misiniz?.
Yahu bu ülkede yaşayan insanların, tek, bir tek ortak yanları, üzerlerinde birleşecekleri tek şey yok mu?
“Vatan” ne oluyor dostlar..
“Vatan” deyince hiç değilse kenetlenemez miyiz?.
Vatan elden gidiyor.. Biz kendimiz dışında herkesi suçlu ilan ediyor, herkesi hedef gösteriyoruz. Vatan yanıyor, biz yangına körükle gidiyoruz..
Sebep?.
1 Kasım’da seçim var.. Amacımız, 1 Kasım’da 1 oy daha fazla almak..
Kahretsin!..
1 oy için, 1 Kasım’a kadar daha kaç ana ağlayacak?. Daha kaç haneye ateş düşecek?. Daha da fecisi.. Delikanlı yaşında oğlu, hatta kızı olan binlerce, milyonlarca ananın sabahlara kadar uyku girmeyen gözlerini düşünen var mı?. Bu ülke insanı yaşam zevkini kaybetti..
Yemek yiyor tat almıyor.. Sinemaya gidiyor, filmi anlamıyor bile.. Konsere gidiyor, zevk yok..
Bir endişe yumağı içinde ot gibi yaşıyoruz, ama otlara imreniyoruz. Çünkü onların beyni yok. Onlar düşünmüyor.. Bizim yok olası beynimiz düşünüyor ve zehirliyor.. Çünkü etraf zehir dolu.. Konuşan, yazan herkes zehir saçıyor..
Bu kadar mı önde kişisel hevesler, arzular, hırslar?.
Ben 1957’de bu mesleğe başladım.. Her türlü devir, dönem yaşadım.. Böylesini görmedim..
“Türkiye”nin önüne “Hesap” geçer mi?.
Siz parti liderleri düşmansanız birbirinize.. Siz meslektaşlarım her gün birbirinize söverseniz, “Fikir Mücadelesi” denen güzellikleri “Küfür”e çevirip çirkinleştirirseniz, her Allahın günü yeni düşmanları hedef gösterirseniz, bu ülkede Türk’ün Kürt’le kucaklaşmasını nasıl beklersiniz?.
Sen “O partiye oy veren şerefsizler” dersen, imam olarak, cemaatin de gider, 20 yıldır komşuluk ettiği, kahvesini içtiği esnafın dükkanını yakar.. Yakarken de düşünmez, “Bu yaptığımın, somon elbise giydirip önüne oturttuğu masumun kellesini kesen kara adamdan farkı var mı?.”
O yaktığın dükkan, kaç kişilik bir aileyi geçindiriyor?. O aile şimdi ne yapacak?. Hadi ayakta kaldı, o dükkanı tekrar açabilecek, o kasabada bir daha yaşayabilecek mi?.
Nereye gidecek?. Küçük yavrusu, Aylan’ı ile, bota binip Yunanistan’a mı?.
Yaktığımız, dükkan değil, vatan yahu!.. Vatan!..
PKK, kalleşçe yakıyor, bizi birbirimize düşürmek için.. Tuzağa balıklama dalıyor, biz de yakıyoruz.. Ne farkımız kalıyor o zaman, PKK’dan!.
Dün Meclis’te temsil edilen 4 siyasi partinin liderine sordum..
“Çözüm öneriniz nedir” diye..
“Terörü nasıl bitirmeyi düşünüyorsunuz, Sayın Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş?. Köklü çözüm öneriniz nedir, vatandaş Hıncal olarak bilmek istiyorum” dedim.
Bugün bir daha diyorum.. Değirmende dövülen laf, klişeler değil, somut öneri istiyorum..
1 Kasım hesaplarının dışında cevap verin, verebilirseniz eğer..
Sizce bu terör nasıl biter?.