Rakıcılığı ile tanınan Aydın Boysan ‘dan
” 60 yıldır rakı içiyorum. 50 yıldır da evliyim. Demek ki evlenmek için kafayı bulmak gerek.”
İÇKİ MASASI RACONU.
“Bu meret öyle bir merettir ki,
acıyla içilir, tatlıyla içilir,
neşeyle içilir, ağlayarak içilir,
kavunla içilir, peynirle içilir,
ikisi beraber çok güzel içilir,
yemekle içilir, mezeyle içilir,
suyla içilir, susuz içilir,
sodayla içilir, şalgamla içilir.
Ama işte, bir tek salakla içilmez.” der,
Nazım Hikmet..
Doğru der..
Tıpkı İbni Sina’nın şarap için dediği gibi..
“Bilgenin dostu, cahilin düşmanıdır. ..
Felsefecinin tavsiyesi gibi acı ve yararlıdır.
Düşünce adamlarına serbest, aptallara yasaktır”
*. *. *
Gerçekten de öyle..
İçki sofranda aptal adam olmayacak..
Akıllı ile içeceksin bu mereti..
Ya havadan sudan konuşacaksın…
Kafa dağıtacaksın..
Gülerken güldüreceksin…
Ya da en derin konulara gireceksin..
Kafa yoracaksın..
Kah çıkacaksın gökyüzüne..
Kah ineceksin yeryüzüne..
Hem şişenin dibine, hem konunun dibine vuracaksın..
Öğrenirken, öğreteceksin…
Öğrenince kahkahayı basacaksın..
Sohbeti bozana ana avrat sayacaksın..
İçindekini diline vuracaksın..
Dilindekini içine atmayacaksın..
Ama en önemlisi..
Memleket meselerinden uzak duracaksın..
İçki masasında memleketi kurtarmayacaksın..
Son kadehten önce Neşet Ertaş’ı unutmayacaksın..
Kul Nesimi’yi mutlaka anacaksın..
“Sofular haram demişler
Bu aşkın şarabına
Ben doldurur ben içerim
Günah benim kime ne”
Ve son kadehi tokuşturacaksın..
Şerefe..
*. *. *
Peki, içki masasında neden kadeh tokuştururuz?..
Nereden başlamış bu gelenek?..
Amacı ne?..
Anlatayım..
Taa derebeyliklere uzanıyor kökeni..
Eski dönemlerde derebeylerin ve asillerin içkiye koydukları zehirle rakiplerini öldürmesi gelenek haline gelmiş..
Bu cinayet biçimi öyle yaygın bir hale gelmiş ki; bir davete korkuyla giden konuk içkiden ilk yudumu evsahibinin tatmasını beklermiş..
Zehir varsa içemez diye..
Ev sahibi de konuğa güven vermek için kendi kadehini uzatırmış..
“Al bunu iç” dercesine..
Konuk ev sahinden şüphelenmiyorsa, kendi kadehiyle onun kadehine vururmuş..
“Sana güveniyorum” anlamında..
Kadeh tokuşturmak bir güven mesajıymış, kısaca..
Bu gelenek derebeyliklerinden krallıklara..
Şatolardan saraylara..
Saraylardan halklara taşınmış..
Bugün dünyanın her yerinde kadeh tokuşturuluyor..
Bir tek bizim sarayda kadeh tokuşturulmaz..
Tokuşturulamaz..
Dedik ya, kadeh tokuşturmak karşındakine güvenmektir.,
Kendine güvenmeyen, etrafına nasıl güvenir?..
Neyse..
Siz kendinize de, içki dostlarınıza güvenin..
Ne demişti İbni Sina..
“Düşünce adamlarına serbest, aptallara yasaktır”
Düşünen insandan zarar gelmez..
Onlarla tokuşturun kadehleri..
Haydi yarasın..
NOT: Meslekdaşımız SEDAT KAYA’ya teşekkürler..