“Epiktetos” Grekçe “satılan adam” anlamına gelir. Frigya’nın Hieropolis şehrinde doğdu. Nero’nun azat ettiği Epaphrodites tarafından satın alındı. Epaphrodite’in ölümüyle özgür kalan Epiktetos, Roma’da kapısı açık olan bir kulübede yaşadı. Epiktetos’un ölümünden sonra bilgiç geçinen birinin filozofun kullandığı kandili “ışık” elde etmeyi umut ederek 3000 Drahmi verip aldığı anlatılır. MS93’te Domitionus’un çıkardığı senato kararıyla bütün filozofları İtalya’dan kovdu. Epiktetos Yunanistan’a gitti. Orada uzun yıllar ders verdi. Sokrates gibi, hiçbir şey yazmadı. Öğrencilerinden Nicomedia’lı Arrianus onun görüşlerini toplayarak kitap haline getirdi. “El yazması” adıyla “Düşünceler” adlı bir derleme ortaya çıkardı. Epiktetos’un “el yazması ve söyleşileri” yüzyıllar boyunca etkisini sürdürdü. Epiktetos’un eserinde süreklilik ve birlik vardır.
Descartes bu yapıtı çok iyi bilirdi ve kendi “Yöntem üzerine konuşma”sında ahlaki düşüncelerinin bazılarını Epiktetos’tan almış ve ondan öğrenmiştir.
— Descartes: “Huzuru dış dünyadaki şeylerde arayanların huzurunu kaçıran eşsiz bir sanat buluyorum Epiktetos’ta”
–Kant: “Pratik Aklın eleştirisinin de “Stoalı’lardan söz ettiğinde çoğu kez Epiktetos’a gönderme yapar. Onu eleştirse de derinliklerini över ve ona hayran kalır. Çünkü felsefi zaferlerin hayal edilebilir tüm yollarına girmişlerdir.
“Nefes aldığın gibi sık sık Tanrı’yı an!” Epiktetos’un bilgeliği 3 sözcükle özetlenebilir. “Anekhou kai apekhou” (Kendini sakın ve dayan). “Kaderi yenmektense kendini yenmek, dünyanın düzenini değiştirmektense, arzularımızı değiştirmek için çaba göstrmeliyiz”.
Epiktetos, iç özgürlüğü ve akla boyun eğmeyi öğütler. Bir insan yalnız kendisine bağlı olanla, yani hareketlerine, arzularına ya da yönelişlerine bağlı olanla ilgilenmelidir. Bize bağlı olmayan şeylere gelince, hiçbir şey ne onları durdurabilir ne de onlara engel olabilir. Onları olduğu gibi karşılamalıyız ve arzularımıza uygun düşmelerini dilememeliyiz.
ØYeryüzünde tutukluyuz. Bizler geçici bir bedendeyiz.
ØSen küçücük bir tinsin, bir cesedi yüklenen.
ØZeus bedeni özgür yapamadı. Ancak knedisi Tanrısallığından bir parçasını verdi bize.
ØTanrı insanların babasıdır ve biz hepimiz kardeşiz. “Atinalıyım” ya da “Romalıyım” demeyeceğiz. “Evren yurttaşıyım” diyeceğiz.
Øİmparatorun akrabası olsaydınız güven içinde olurdunuz. Tanrının akrabası olarak çok daha fazla güven içinde olacaksınız.
ØErdem’in (Arete) tek gerçek iyi olduğunu anlarsak başımıza hiçbir gerçek kötülüğün gelmeyeceğini görürüz.
ØÖlebilirim. Ama ağlayıp sızlayarak mı?
ØTutuklanmış olabilirim. Ama sızlanmam mı gerek?
ØSürgüne gönderebilirler beni. Gülümseyerek, yiğitçe ve neşe içinde sürgüne gitmemi engelleyecek biri var mı?
ØAçığa vur gizemi. Vurmam! Benim gücümün sınırları içindedir bu.
ØAma zincire vururum seni.
ØNe diyorsun arkadaş, zincire vurmak mı?
ØAyağımı bağlayabilirsin. Doğru, fakat arzumu?
ØHayır, Zeus bile ele geçiremez onu.
ØAtarım seni içeri! Atarsın ama bedenimi atabilirsin ancak.
ØKafanı keserim. Dünyada kafası kesilmeyecek tek adam olmadığımı ne zaman söyledim sana.
ØFelsefeyle uğraşanların düşünceleri, he gün ödev gibi yazacakları davranışları bunlar olmalıdır.
Øİyi bir kentlinin yasaya bağ eğmesi gibi baş eğmeliyiz. Tanrı’ya; Asker hiç kimseye imparatora göstereceği saygıdan fazlasını göstermemeye yemin ederim. Ama biz her şeyden önce kendimizi saymak için yemin ederiz.
ØBenim istediğim Tin’dir Tin. İçinizden biri; Tanrı ile bir olmak isteyen, Tanrı’yı ve insanları kınamaz olan, hiçbir işte şaşmayan, hiçbir mutsuzluk duymayan, kızgınlık, çekememezlikten bağımsız, insanlığı Tanrı’lığa dönüştürmek isteyen, zavallı bedeninde Tanrı ile kaynaşma amacı olan kişiyi, göstersin bana.
ØGösterseniz ya! Hayır, gösteremezsiniz ki.
ØEpiktetos, mutsuzluk sayılan durumları nasıl ele alacağımızı, karşılayacağımızı göstermekten bıkmamış. Bu işi çoğu kez içten diyaloglarla yapmıştır.
ØDüşmanlarımızı sevmemiz gerektiğini savunur.
ØEpiktetos diğer Stoacı’lar gibi “zevk”i küçümser. Fakat küçümsenmeyecek bir tür mutluluk vardır Ona göre.
ØTutkulardan, huzursuzluklardan sıyrılmanın işlerimizin başkasına dayanmadığını duymanın verdiği mutluluk, hepsinden güzeldir.
ØTanrı’nın dağıttığı bir oyunda oyuncudur herkes. Rolümüzü, o ne olursa olsun gereğince oynamak görevimizdir.
ØPlaton: “Hepimiz Tanrı’nın kuklalarıyız ve rolümüzü yetkin hale gelmek için oynamalıyız”.
ØHeracleitos: “Bir insanın karakteri, onun yazgısıdır”.
ØEmre: “Kaderini yazanı bulursan, senin kaderini değiştirir”.
Øİnsanları kurtaracak şey, Tanrısal inayettir.
ØPavlus: “İnsanlar yaptıkları iyiliklerle değil, Tanrısal inayet yardımıyla kurtulurlar”.
Øİyi hayır: “Sahiplenme duygusu verir”.
ØMutlak hayır ilkesi: hayır, hiçbir amacın aracısı olmamalı, yalnız hayır olduğu için yapılmalıdır.
ØPhilon: “Ruhların rahimleri vardır. Sadece Tanrı ruhların rahimlerini açabilir. Onların içine Erdemleri yerleştirebilir ve onlardan iyi’nin doğmasına sebep olabilir. Bunu Tanrı’dan başka hiç kimse başaramaz”.
Øİnisiyasyon, ruhsal arınmadır. Ruhsal dönüşümdür. Ters yüz olmuş dünyadır.
Øİnsan kalbinin dönüşümüdür. Değişimidir.
Øİnsan bu Tanrısal inayeti beklemeli, aramalıdır.