Zaman zaman sitemiz dışındaki spor otoritelerinin görüşlerine burada yer vermek istiyoruz.
Özellikle voleybolun çok içinde olan ve yıllarını spor yöneticiliğine adamış Abdullah Gümüşbaş’ın yol gösterici yazısını sunuyoruz.
TÜRK SPOR KULÜPLERİ ZOR DURUMDA
Tüm spor kulüpleri son yıllarda bankacılık sektöründe yaşanan kriz gibi büyük bir ekonomik buhrana doğru sürüklenmekte olup, Kulüplerin mali uygulamalarının bir üst sınırı ve limiti de bulunmadığından kamu kurumu niteliğinde bir düzenleyici ve denetleyici gerekmektedir.
Türkiye’de spor kulüplerinin ya dernek şeklinde ya da dernek çatısı altında “Sportif A.Ş’lerin sermaye sahipliği de derneklerin elinde olduğundan başta futbol olmak üzere kulüp çatısı altındaki tüm branşlarda global bir ekonomik buhran hızla gelmiş ve Voleybolumuza yansıması çok ama çok büyük olmuştur.
Kulüplerimizin gelirleri özellikle son 10 yılda şifreli televizyon yayınlarının etkisiyle önceki dönemlere kıyasla olağanüstü artmış buna mukabil hareketlenen transfer piyasaları kulüplerin içerisine bütçelerine paralel kalite koyamadıkları sporcu kadroları nedeniyle kronik bütçe- kalite uyumsuzluğu hastalığına dönüşmüştür. Ancak bu hastalık giderek kulüplerimizi yatağa düşürür noktaya gelmiştir. Bütçe-kalite problemi bir yana hemen hemen tüm kulüplerimiz mali olarak tıkanma noktasına gelmiş, sportif başarılar bile mali görünümdeki bozulmaları saklayamaz hale gelmiştir. Konunun tespiti çok kolaydır. Hastalığın teşhisi herkes tarafından yapılmıştır. Sorun Kulüplerin tedavi edicisi olarak düşündüğüm kurumsal yapınım olmayışındadır.
Türk spor kulüplerinin ilgili federasyonlar tarafından yönetilmekte, ancak bu yönetme biçiminin rutin faaliyetler ötesine geçemediğini bilinmektedir.
Zira federasyon yönetimleri ilgili kulüplerin oyları ile oluştuğundan seçimle oluşan bir yönetim yapısının düzenleyici ve denetleyici olması, rutin görevlerinden öteye karar ve uygulamalar yapması beklenmemelidir.
Tekrar seçilme isteği veya seçilememe baskısı, bindiği dalı kesmemek adına federasyon yönetimlerini sorunlardan uzakta durmaya zorlamaktadır.
Öte yandan spor kulüplerinin yönetimleri de seçimle gelmekte, aslında hem kulüp hem de federasyon yönetimleri sürekli yapmayacakları ve seçilmeme dışında hukuki ve cezai sorumluluk taşımaksızın diledikleri kadar görev yapacakları için sonuçları kendilerini bağlamayan gerçekçi olmayan kararlar alabilmektedir. Bu da sportif yöneticiliğin bir sertifikasyonu olmadığına göre başarısızlıkların sahibi yöneticiler değil, ilgili kulüpler olmaktadır. Özellikle ekonomik ve mali açıdan seçimle oluşan yönetimlerin alacakları kararların sınırlarını belirleyecek, kurallar koyacak, denetleyecek ve düzenleyecek harcamadan borçlanmaya kadar bir spor denetleme ve düzenleme kurumuna ihtiyaç vardır. Bu üst yapı Türkiye’deki diğer üst yapılar gibi özerk, atanmış ve uzman personelden oluşmalı ve kendi mevzuatını yapabilmelidir. Bu konuda Türkiye kulüp iflasları yaşamadan hızlı hareket etmeli, hastalanmış kulüp ekonomileri bir an önce karantina altına alınıp tedavi edilmelidir.”
Bu durum dolayısıyla önemli bir sosyal problem de yaratmış olacaktır. Sporumuz bırakın gelişmeyi, giderek mali sorunlar yüzünden geriye gitmeye başlamış olduğu herkesin gözünün önündedir. Başarının da ötesinde Türk sporunun kurumlardan ziyade kurumsallaşmaya, uluslararası standartlarda normlara ve bağımsız etkin denetim ve düzenleme yapacak kurumlara ihtiyacı vardır. Başarısızlık, hatalı karar ve uygulamalar yöneticilere kişisel sorumluluk getirmedikçe, standardı ve diploması olmayan kulüp ve federasyon yöneticilerinin kararlarını kişisel tercihlerinden öteye hangi mevzuat ve otorite denetlemekte ve hesap sormaktadır.”
Voleybolumuza gelindiğinde ,Efeler ve Sultanlar Voleybol Liglerin de yer alan 24 takım içerisinde sadece bayanlarda 7-8 ve ya 4 takım, Erkeklerde ise 6-7 takım Prf.Yöneticileri,Antrenör,Sporcu ve diğer görevliler Kulüpler ile yapmış oldukları sözleşme bedellerini eksiksiz olarak almışlardır.
Çoğunlukta kalan Kulüpler ise söz konusu emekçilerin sözleşmelerinde yer alan bedellerinin ödenmediği görülmektedir.
Sonuç olarak; Maalesef Türkiye Liglerinde yar alan çoğunluğu temsil eden Takımlarımızda görev yapan Emekçiler haklarını alamamışlardır.
Türkiye voleybol liglerinde görev alan yüzlerce Prf.Yönetici,Menajer,Teknik Kadrolar,Hakemler Gözlemciler,Sporcular,Sağlık görevlileri ,Spor Salonlarında görev alan emekçiler,”Mağdur durumdalar.
Bu durum beni fazlası ile üzmektedir.
Abdullah GÜMÜŞBAŞ-İSTANBUL-2019